1
Yorum
11
Beğeni
4,8
Puan
286
Okunma
zaman durdu
ve bir ömür geçti önümden
bilmeden suyuna kandım
yine iyi dayandım
çiçek açmak için zehirli topraklarında
ayık bir yer bulamadım
ama böyledir yasa
çoklar hikâyelerini fırlatır azlara
ben bir kere öldüm
(ölüm) kurumuş yapraklardı
yaramaz çocuklar için
korkunç masallardı
masalları yarıda bıraktım
ve ömrümün enkazından kalkıp
(yola) çıktım
ellerim şaşkın ve çok aldatılmış gözlerim
sırtımda ağırlığıyla kuma dönmüş hazinelerin
şimdi ne yapacağım
uzaklaşıyor muyum yoksa artık daha mı aşikarım
(...) ama nasıl saklayayım
gölgesi sürekli yüzüme vuran bu cinayeti
bu yük sürekli semiriyor omzumda
ve her adımda bir sözü unutuyorum
silinip gidiyor bir yüz daha
(...) önümde ateş aldı dut ağacı
ve hala meyvelerini didikleyen kuşlardı
biz eskiden buna gülerdik vesselam
tanrı varken
bazı kış gecelerinde
duvarda ateşin gölgeleri olurdu
duvara geleceğimize bakar gibi bakardık
rüyamda bana bin yıl öncesinden el sallayan adamın
unuttuğu anısıyım artık
nasıl da birer birer azaldık
(...) ve bu sabah erkenden kalkıp
kendime bir ayet yaptım
rüyamda bir okyanus arıyordum yollarda
üstelik buluyordum da
ve ayaküstü suca bir konuşma
ve bunları anlattım
ve görkemli bir sessizlikti sonrası
ve nihayet kendimi duymaya başladım
ve kara haberler ardında yok cevaplar
ve tek umudum daha okunaklı bir rüya
yeniden uykuya daldım
(...) ve yırtıp attığım o sözden
bir din oldu peyda
pek mahirdi insanlar yaratmakta
insanlığın çocukluk çağında
ben böyle bir dağa yaslandım
ve geçmişi beklemeye başladım
mutsuzluğumun siyah atı huysuz
inmek istemedi bulutlardan
benden yakınıp durdu dağa
vahyi ellerimden soyup attım
(...)
güftekârı ölünce nakarat değiştiren şarkılar
işte orada ilahilerin de olduğu rafta
itaatkar kurtlar hırlayıp duruyorlar
lütfen biraz daha biraz daha
ve ben çekildim o çerçeveden yavaşça
(...) dinmiş coşkusu altında
sevinçle bıçağını bileyen tanrının (...)
yetindiğimiz bu hayat aslında (...)
kabullenmeyeceğim asla.
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)