2
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
545
Okunma

Sene yetmişdördün Kasım Ayının
Ondördüncü günü Ankara yönüm
Haysiyetle, yirmi ay askerlikte
Vazife tamamdır en mutlu günüm
Terhis edildiğim günü unutmam
Bir telaş, heyecan Sirkeci’deyim
Atlayıp vapura Harem’e geçip
Derdim Ankara’ya çabuk gideyim
Gazanfer Bilgenin otobüsünde
Mutluluk gözümde yaş katre katre
Bana Ankara’yı yakınlaştırır
Geçip tükettiğim her kilometre
Askerlik anılarım canlanıyor
Henüz bitmiş olmasına karşılık
Ne dost, ne arkadaşlar edindik
Huyu suyu birbirine karışık
Denizli’de Himmet, bir tatlı adam
Davranışı konuşması bir alem
Tıraş olmuş sesleniyor karşıdan
“Konoliyan! var mı? desene abem”
Okan dersen çoktan beri tanışık
Ankara’da aileden biriydi
Beraberce tuttuğumuz notlarda
Neşe, hüzün, özlem, hasret gizliydi
İstanbul’da Bülent vardı candan dost
Mutluluğa, hem de derdime paydaş
Muzip yanı bile pek çok sevimli
Kardeşten de daha öte arkadaş
Ali Koca Malatya’dan bir sima
Küçük, büyük Fuat birer hemşehri
Yenal, Diyarbakır ağası sanki
Suat, Denizli’den oynak serseri
Nuri Kılıç, sinir küpü bir adam
Derhal küfür eder kim gıdıklarsa
Gakkoş’un keyfine ölçü olmazdı
Yemek aramaz hiç demli çay varsa
Bu düşüncelerle akşam vaktinde
Ankara’ya geldim, bitti yolculuk
Bir koşu evime gidip herkesle
Kucaklaşmak, ne büyük bir mutluluk
En büyük mutluluk vatan borcunu
İlenmeden, yüz akıyla bitirmek
Aksine davranış sahip olduğun
Değerleri kör kuyuda yitirmek
(Arşiv 16.03.1999)