2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
353
Okunma
Sen gömülürken diz boyu huzursuzluğun içine,
Ben de kendimi derin gör/geçlerin suyuna bırakırım..
Nefes almanın adabı kalmaz.
Gönlümün çah-ı bûn’den sesler yükselirse eğer..
Ki biliyorum; o kuyu senden kalan gadab’ı hatırlatacak hep bana.
Öyle ki sen beyazım; ömrümün s/alınışı..
Ve üzerime yakıştırdığım ihtişamlı elbisem;
Bu nezaket libası hangi vakit giyilir söylesene.
Dar gelir mi ruhuma..
Per’ime erişir mi?
Virdine çırpınan ulemanın kanadından aşağı serpilir mi o üzerime bilginin tozu..?
Yalın ayak seslerin düşüncesinde ve avam bir aklın peşindeyken;
Biliyorum!
Bundan sonra hep bambaşka bilgelerin üzerine sinecek o toz zerreleri
İşte şimdi..
Bir başka görünüyorsun utangaç göz perdelerimin ardında.
Bir baksam gözlerim kanayacak.
Bakarsam eğer; Utancım yerin dibini merba edinecek sanki.
Şimdi sadece oturup bir köşeme;
"İki elim, bir yüzüm" diyorum.
Ve giyinmişken o ihtişamlı elbiseyi,
Ruhumun gözlerini ebede kapıyorum.
5.0
100% (3)