Sonra dedim ki,
Sen, çayımın hem demi hem şekerisin,
Şiirlerimin en anlamlı sözlerisin,
Gönlüme ne de güzel yakıştın,
Keyfimin kâhyası, ruhumun efendisisin,
Sen, içimi serinletip, yaz günü yağan kar tanesisin.

Bende daha ne diller, ne sözler var,
Lakin tüm yasak elmalar sendeyken,
Söyleyene değil söyletene bak!
Hazır bakmışken dudakların da öyle bir ateşli ki,
Konuştular benimle, dile geldi gözlerinle birlikte,
’Doğrult namluyu, derin derin nefes al,
Ver ayarı, mermileri soluksuz boşalt.’ diyorlar.

Hazır gözüme kestirmişken sendeki madeni
ve keşfetmişken cevheri,
Cephanem bitene kadar zengin topraklarında vuruşayım,
Bilmiyorum sevişmeli miydim yoksa,
Ah ulan ah! Bu büyük heyecan karşısında,
Göğsündeki düğmenden,
Elindeki çantandan,
Saçındaki tokandan,
Dudağındaki rujundan,
Giydiğin ayakkabından,
ve hatta iç çamaşırından,
-Lafı uzattırıp daha fazla söyletme beni-
Seni senden bile kıskanasım geldi.

Fethedilen en görkemli kale sensin,
En güzel komutan da ben!
İnanmıyorsan koy elini kalbine,
Bensizliğin sesini dinle!
Ne o? Niye öyle şaşırdın ki?
Ay kıyamam, mutluluktandır o,
Halime gülmekten gözünden yaş gelmiş belli,
Hazır gelmişken benden çok selam söyle,
Bir daha gelsin de senden hiç gitmesin temelli.

Ben hep böyle iyiyim de,
Sende nedense civatalar hiç ayar tutmuyor,
Bir iyisin bir kötüsün,
Bir gecesin, bir gündüzsün,
Bazen en candan dostsun,
Bazen gâvurdan daha yabancısın
ve bir keçi kadar da inatçısın,
İçimde kalmasın, sormadan edemedim,
Hani senin kıymetlindim,
Şimdi niye yüzüme bakmıyorsun?
Yalancısın!

Bilmiyorum ikide bir niye esiyor bu rüzgârlar,
Havalar değişince yine değişirsen ve beni tanımazdan gelirsen,
Peşinen söyleyeyim, önce saçını yolarım,
Sonra seriye bağlar gibi her tarafını bir güzel taksit taksit yutarım,
İstersen beni bir kedi gibi tırmala,
Tüm üzüntülerine değecekse,
İster sefanı sür, ister hıncını çıkart,
Vur, kır, say, dök, sabaha kadar tokat at!
Ama şimdi unut özgürlüğünü,
Düşman hudutlarındasın güzelim.

Gerçi savaşta kadınlara, çocuklara ve yaşlılara dokunulmaz,
Ama aynı saftayken benden ayrılan sendin,
Bu durumda savaş suçu işledin,
Şu an kımıldaman dahi yasak,
Korkarım, ikinci bir emre kadar,
Devam edecek bu romantik tatbikat!

Biliyorum bu da sana ceza değil,
Olsa olsa yüksek şeref nişanı gibi olur,
Olsun bakalım, her zaman mı böyle sevinçlisin sanki,
Bu da benim sana geçmiş yıllarındaki doğum günü hediyem olsun,
Belki bir daha tekrarlanmaz bu heyecanlı sahne,
Bilmiyorum nereden başlasam, sana hangi şarkıyı çalsam,
Belki kulağıma sen fısıldarsın sürpriz babında,
Dersin benim yerime de,
Şöyle Ferdi’den esaslıca,
’Gözümde hasretin dinmez yağmuru,
Kadere el açıp seni dilendim,
Bitirdin bendeki bütün gururu,
Yüz kızartıp senden, seni dilendim.
Bekledim rüzgârlar esip geçtikçe,
Seni bana geri getirmedikçe,
Açıp ellerimi böyle her gece,
Doğmayan güneşten seni dilendim.’

Dedim, o zaman sen de az değilsin!
Madem çoksun, hiç olmazsa dudaklarım ilk sözü söylesin,
Kaldır tüm sınırlarını da,
Coğrafyanda kendine istediği yeri beğensin,
Gideceğim adres zaten belli,
Senin de rızan olsun, keyfin olsun,
Tavrın olsun istedim en güzelinden
ve de en fantastik tarafından,
Kırmızı çizgilerini de kaldırdın mı aradan,
Sabah akşam sevişiriz.

Şimdi gözlerini kapa,
Çekiştirip durma öyle ikide bir ağzını, burnunu,
Haydi uzat, biraz da dudak payını bana bırak,
Kalalım öylece yapışık ikizler gibi sabaha kadar,
Kemerlerini de sıkı sıkıya bağlamayı sakın unutma,
Sonrasında sarsıla sarsıla inişe geçeceğiz,
Üstümüzden bir büyük yük kalkacak pek hafifleyeceğiz,
Sende bir hasar oluşmamışsa şayet,
Çok temiz iş çıkardık, yine tekrarlarız,
İkimize de aferin o zaman.

Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
23 Temmuz 2022, Saat: 22:37, Isparta