Bıraktığımız üç gülün yanında üç de kelimemiz olsun Osman Hocam.

Emek işi nitelikli yorumları da okudum.

Mahiyeti meçhul Sırat hususunda kesin olarak bildiğimiz, inandığımız bir şey var ki, o da geçişlerin kolay olmadığı... olmayacağı.

Mü'mine yakışan ümit ile endişe arasında bir yerde durup, akıllı hareket etmek.

Hayatın öyle safhaları, öyle zorlukları vardır ki; geçilen yollar geçene Sırat'ı hatırlatır, Sırat'la kıyaslatır.

Öyle bir yol üzerinde koşuştururken anlamlı, düşündürücü dizelerinizin gölgesinde az da olsa soluklandık.

Rabbim hakkımızda her şeyin hayırlısını nasip etsin.

Selam ve dua ile...⚘

İbrahim Hakkı Hazretlerinin Sırat Köprüsü ilgili yazdıkları

Sırat köprüsü, kıldan ince kılıçtan keskindir. Uzunluğu üçbin yıllık yoldur. Bin yıl
yokuş, bin yıl düz, bin yıl iniş yoldur. O, cehennem üzerine kurulup, mahşer halkının
cümlesi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi seğirtir at
gibi, geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi cehenneme düşüp yanar.
Cehennem ise feryat eder ki: "Ey mümin! Tez geç ki hakikatte senin nurun, benim
ateşimi söndürmüştür." Şu halde müminler selametle sıratı geçerler. Kevser
havuzundan içerler. Onda yıkanıp, ayıp ve noksanlarını tekmil ederler. Cennete girip,
herkes mertebesince makamını bulur. Ebediyyen onda zevk ve safa ile kalır. Zira ki
cennetlikler, çeşitli nimetlerden zevk alırlar. Mevla'ya kavuşmakla mest ve hayran
olurlar. Gözler görmeyip, kulaklar işitmeyip, hatırlara gelmeyen devletler bulurlar.
Cennetle cehennemin arasında kale duvarı misali burç ve mazgalları yüksek bir
büyük sur vardır ki, yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Genişliği nihayetsiz, yapısı
renkli cevherlere süslüdür. Ona araf adı verirler. Deliler, müşriklerin çocukları onun
üzerinde kalırlar. Cennet semtine bakıp, oradakileri nimetlenmiş gördükte; arzu ile
mahzun olurlar. Cehennem semtine bakıp, oradakileri azapta gördükçe, kendi
selametleriyle mesrur ve şükredici olurlar. Araftakiler, bir rivayette ebediyyen onda
karar edip, kâh mahzun, kâh sevinç ile kalırlar. (Ey Allahım! Ey günahları örtücü! Bizi
cehennem ateşinden koru. Bizi, iyilerle beraber cennete koy, âhirette cemalini
görmeyi nasip eyle. Seçilmiş Habib'inin hürmetine bizi orada karar kıldır. Amin. Ey
affedici!)
Tenbih
Unutulmamalı ki, buraya gelinceye değin yazılan satırların cümlesi, dini işlerden
olmakla; bunların hepsini kesin tasdik ve iman ile inanmak, hepimize çok mühim ve
çok gereklidir.Zira ki, bunlar din işlerinden, din usulündendir. Bunları, aklî delillerle
kıyas etmek caiz değildir. Zira ki, insan aklı, bunları idrak etmekten yoksun ve âcizdir.
Ancak bizim en yüksek arzumuz olan Mevla'ya kavuşmak için kudretinin
büyüklüğünü fikretmeye ve düşünmeye işaret ve müjde olan Kur'an âyetleri ve
Peygamber hadisleri ölçüsünce; âlemin tasviri, bu miktarca açıklama ile bunda
yetinilmiştir. Lâkin âlimlerin ileri gelenlerinden ve velilerin büyüklerinden olan
araştırıcıların lideri, tedkikçilerin senedi Mevlana Seyyid Şerif (Allah'ın rahmeti onun
üzerine olsun) hazretleri: "Astronomi ilmi, göklerin ve yerin yaratılışını düşünenler
için en büyük Sanatkâr olan allah'ı tanımakta ne güzel yardımcıdır!" buyurduğu için
ve bütün ilimleri kendisinde toplayan, bitmeyen feyz kaynağı İmam-ı Gazali (Allah'ın
rahmeti ona olsun) hazretleri: "Astronomi ve anatomi ilimlerini bilmeyen, Allah'ı
tanımakta acze düşer," buyurup, anatomi ve astronomi bilginlerini duyurduğu için bir
miktar âlemin astronomik yapısından ve bir miktar insan anatomisinden dahi yazılıp,
açıklanmak münasip görülmüştür. Ta ki, mütalaasıyla acze düşme durumundan
uzaklaşıp, cehalet zindanından çıkasın. İlim ve hikmet mahfeline girip, bilginler
zümresine giresin. Hikmetin özüne hulül edip, hakikatın zirvesine yükselesin.
Eşyanın hakikatına vâkıf olup, mânânın inceliklerini bilesin. Cihanın sırlarına muttali
olup, âlemin durumlarını olduğu gibi bilesin. Kendini tanıma olgunluğuna erip,
ondan Allah'ı tanıma devletini bulasın.

Muhterem Osman Beyefendi, Mahşerde mizan gününden bir kesit sermişsiniz gözlerimizin önüne ki; bu görüntü, görünüyor ki, resmedeni dahi ürkütmüş.Ancak biz yine de O'nun herşeyden şefkatli, Gafur-Rahîm olduğuna inanıyoruz. Şayet böyle olmasa;kendisini hep Cennetin ortasına koyan ve öyle görüntülenmeyi adet haline getiren öyle tanıdıklarımız ve bize dost gözükmeye çalışanlar var ki; onları değil Cennet, Cehennem dahi kabul etmeyecek, Rab'bim onlara yeni bir (esfeli safilin) mekânı hazırlamanın zahmetine (!) girecek.Bunlar genelde yüzlerce seneden bu yana, Kur'an-ı Kerîm'i okuduğunu zannedip, ısrarla arapçasının okunmasına zorlanarak, Kur'an'ın anlamından uzak tutulan ve kendisinin has müslüman olduğu vehmi içine sokulan zavallılardan oluşacak. Rab'bim Kıtabında boşuna "Ne kadar da az düşünüyorsunuz..." diye ısrarlı sorular yöneltmiyor.O biliyor ki; bilgiye ulaşmayanın düşüncesi de kısır, zayıf olur.Rabbim hepimizi bilgisinden nasiplenenlerinden eylesin.Değerli şiirinizi yürekten tebrik ediyor, selam ve saygılarla gözlerinizden öpüyorum. (Aksakal)

Aksakal tarafından 7/15/2022 4:28:50 PM zamanında düzenlenmiştir.