Bata çıka
güle ağlaya
özlüyorum seni
Tenhasız bir anda
İsminin misvak tadı aşındırıyor damağımı
Söylensem kalbim kırılıyor
Sussam
Gözyaşı kokununa dökülür sancım...
Seni izleyip, seni hayal etmenin penceresinde özlemine yumdum kirpiklerimi
Rüyalar kaçak gelinlikler örtülü
Nedense uzak yıldızlar neşesinde bu akşam gülüşlerin
Sevinç kırıntıların arasında mı unuttun beni
Dalında kalmış son yaprak tadında kırdın beni
Parmak izlerine müdavim ebrudan gül taşıyorum yüreğimde
İsmin gezindikçe kalbimin sonsuzluklarında simanın gülüstanlığını örtündü gülüşlerim...


"İlkbahar mevsimine döndü gönlümün zemheri kışı
Düşünce yüreğin yüreğimin arzına her çiçekten güzel açar oldu naçar yüreğim
Vakte aldanmaksızın canlandı ruhum hüma kuşu ötüşlerinde
Kanatlarımda aşk, g/özlerimde hasretin
Fark edememişim seni sevmenin mucizeliğini
Hayat gibi damağımda tadın
bazen sevinç
bazen hüzün
Bazen de yalnızca sen... "



Katreye ateş düştüğü gün gül üşüdü
Yapraklar sayfa sonlarına müdahil ketum asi bir sancı
Dumanım dumanının giriftarlığında
İlgisiz cümlelerin deşerken gönlümün burçlarını
İzine meftun olmayan hiç bir his barınmadı içimde
Latifeden sevmelerin denizimin mavisi, beşinci mevsimim ve sen kokan hazangahım
Ey aşk...
Unutma beni, çürür kalırım olduğum bu yerlerde...



Gaf ile keder dolan ömrüme yağmurdan sonra gökyüzünün sallınacağı gök kuşağı gibi girdin
Yüreğim yedi veren güllerinin rengi
Sevdadan yana arzuhalim gece karanlığı
Dilimde söken şafak vakti sitemi
Gözlerim tutulmuş göz bebeklerine
Ey aşk...
Unutma beni bir lahzalığına kırılır kalbim taşlanır meyva vermez dallarım...


İçten içe taşıyorum hasretinden
Anlattıkça seni sığlaşıyor deniz
Geç kalınmışlıkla gurbet birikir göz bebeklerimde
Tahta bavul içerisinde hapsolur ruhum
Ezgisini kaybeder umudum
Suretim mutsuzluğa bürünür
Ey Aşk...
Unutma e’mi beni....



"Hiç bir resim almasada bizi içerisine
Gönül gözünde saklıyız biz birbirimize"...

Unutulmamak üzere...



20 Mayıs
21:26

İki gönül arası şiir fısıltıları...