6
Yorum
31
Beğeni
0,0
Puan
1168
Okunma
Ne serden geçti yıllar, ne boy verdi taneler
Hükmü yok! Hükümsüzdür; İş görmez bahaneler
Kaşla göz arasında uçup gider seneler
Bilenmez bilinse de bilmem ne gelir elden
Sırtlanmak mümkün müydü; çıkanı muhtemelden?
Hülyalı temenniler hep kendini kandırır
Kıyıya vuran deniz, kıyıyı aşındırır
Öğütüp günden güne, gerçeği kuşandırır
İki alem arası her şey, bir şeye sebep
Neleri alıp gider; gelen, giderken acep?
Herkes geldiği gibi, bir gün varıp gidecek
Sürgün verip toprağı, türlü otlar bitecek
Gitmeden şu dünyada, ektiğini biçecek
Bize yaren olur mu; diktiğimiz urbalar?
Dibi delikse suyu, tutar mıydı; kırbalar?
Destan yazsam sığmazdı, sığar mı hiç satıra
İnce bir sızı kaldı yüreğime hatıra
Çeksem işe yarar mı; geçmiş güne mıhtıra?
Tersine akmaz sular, otursaydım başına
Dert ile akan yaşım karışsaydı yaşına
Derin bir hüzün çöküp, yüreğimi deldi de
Karıştı iİbreleri hesap şaştı ölçüde
Kırılan dallarımın ahı tuttu belkide
Dökülen her gözyaşı, ok sapladı sineye
Mecaline gem vurdu, kilit vurup çeneye
Yad ederken rahmetle, kendi kendimi ansam
Geçip giden yılların kanadına tutunsam
Uzanıp geçmişimin yüreğine dokunsam
İncindiği yerinden, öpse; inciten yanım
Azalır mıydı acep heybemdeki ziyanım?
O sorsa , ben anlatsam, anlatırken ağlasam
Gözümden düşen yaşı umuduna bağlasam...
Ey yüceler yücesi! Ahvalim sana ayan!
Senden başka olmaz ki yakarışımı duyan
Olsa da olur muydu; derdime çare bulan?
Temenniler kapatmaz kalpte açan yarayı
Ya ilahi! Lutfunla; sevindir fukarayı!
Heybem: gönül