5
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
712
Okunma
topladığın gücünle kendi iç yolculuğundasın
kaotik bir dünyanın enfekte olmuş sistemine
teslim ettiğin bilincini sorguluyorsun
kuduran öfkende tutuklu kalan
izanının yetmezliğine yanıtlar arıyorsun
beyninde devinen katmerli sualler
korku salıyor yara almış ruhuna
dimağında dirilen
erişilmesi zor Aztek piramitlerinin Tanrılarını görüyorsun
o vakit
taşlar yığılıyor bilincinin eksenine
bir piramidin doruğunda
içleri boşaltılmış kanlı bedenler görüyorsun
az sonra göğe savrulacaktır kalpleri
ne ki güneş Tanrısını sevindireceklerdir
şimdi iç yolculuğun acıların başkentine çıkıyor
giriyorsun çok kapılı surlarından içeri
eski uygarlıkların kokusu sinmiş labirentlerine
ruhları sana nezaketle eşlik ediyor
surların duvarlarını yalıyor sessizlik
ürperten sokak kedilerinin sesleri
yavan suretine mıh gibi çakılıyor
güneş yüzü değmemiş iç duvarların
serin nemi, genzini okşuyor
yüzlerce yıllık dar sokakların taşlarına basarak yürüyorsun
kadınların kırılmamış dirençlerine tanıklık eden
o kutsal mekanda kayboluyorsun
beyazdır kadınların işlenmiş tülbentleri
kenarlarına iliştirilen hünerlerine dalıyor gözlerin
ve sen
yıldızlardan yamalar biçmişsin göğsünden
onların sürmeli ıslak gözlerini ellerinle kurutacaksın
devrimci kalbinin duvarlarından kopan sevgiyle
şivelerindeki kederde kendi göçünü bulacaksın
bir ses duyuyorsun suyu çekilmiş Dicle’den yana
bağdaş kurmuş adamlar kaçmıyor gözünden
gizleyemedikleri incinmiş gururlarını yutkunuyorlar habire
çünkü
lümpen vaatlerin cenderesinde yalpalayan
pastoral yalanlar üzerine inşa edilmiş tarihe
övgüler duyuyorlar radyodan
umudun hükümsüz
umudun ağıt yakıyor:
Ah Roza’m, kimliği kederli Roza’m.
Heidi Korkmaz, 1999/2020 Sthlm
5.0
100% (10)