5
Yorum
23
Beğeni
5,0
Puan
637
Okunma
Şu dünyamız neden kaynar, bir bilene sorar mıyız
Halimizden müştekiyiz, bu günleri arar mıyız
Gıybetle yıktık kalpleri, tövbe ile sarar mıyız
Bir lokmacık ekmek için, kapıları kırar mıyız
Bu belânın hikmetine, kafamızı yorar mıyız?
Kalpler kara, diller yamuk, gönüllere giremedik
Gençlere bol nutuk attık, nefsimizi göremedik
Atı katı çift çift aldık, fukaraya veremedik
Nimet gani, biz hırlaştık, sefâsını süremedik
Nankörlükte haddi aştık, hamd sırrına eremedik
Harâb ettik şehirleri, dur diyecek bir nefer yok
Cadde sokak kazık dolu, sadra şifâ bir eser yok
Şiddet, nefret kol geziyor, gidilecek bir mefer yok
Parselledik tüm dünyayı, fakire mazlûma yer yok
Herkes koşuyor Kabil’e, Habil’e bir tek sefer yok
Modaya uyalım dedik, fular yulara dolaştı
Her zillete boyun eğdik, melânet arşa ulaştı
Korkup köşeye çekildik, zâlim mazlûma dalaştı
Hüsn-i zan edip hoş gördük, her işe haram bulaştı
İsyan, nisyan kırkı aştı, bütün pusulalar şaştı
Kul ve komşu haklarında, va’zu nasihatler aldık
İnekleri, danaları, komşu bostanlara saldık
Az ürettik, çok tükettik, çalışkana kara çaldık
Meftûn olduk övünmeye, kibir vâdisine daldık
Erdem mektebine gittik, her sene sınıfta kaldık
Beldeler enkaz yığını, sağ kalanlar beri gelsin
Kaybolmuşuz bir tûfanda, yol iz bilen biri gelsin
Virân ettik gönülleri, ehl-i imâr peri gelsin
Koyun kuzu helâl yesin, bir kemik bir deri gelsin
Soğan ekmek bize yeter, huzûr, sükûn geri gelsin
İdris Esen
5.0
100% (9)