4
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
721
Okunma

Dertlerimiz efsunlu gökkuşağı mübarek;
Hangisinde hangi renk bilen var bilmeyen var;
Yüzlerde tebessüme, mutlaka sebep gerek;
Aynaya baktığında gülen var gülmeyen var…
Yudumlar buzhanesi dudaklar kavrulurken;
Gözlerden tahliyeler vurgunla çevrilirken;
Salaş bir meyhanede kadehler devrilirken;
Son şarkıda aklına gelen var gelmeyen var…
Heceler kafa tutmuş hasret yazan fermana;
Kimi deryadan büyük damla koymuş ummana;
Kimi derdine âşık kimi muhtaç dermana;
Yarası kabuk tutmuş olan var olmayan var…
Satır sonu gelenler nokta koyup, bitirmiş;
Kış olan mevsimine son bir bahar getirmiş;
Ya fikrine yol vermiş ya aklını yitirmiş;
Bakırköy’de kendini bulan var bulmayan var…
Sabreyledik boşuna gelenler gitti elden;
Medet mi beklenirmiş uğursuz müptezelden;
Bazen Neşet Ertaş’dan bazen Âşık Veysel’den;
Bazen Orhan Baba’dan çalan var çalmayan var…
Tuz gölüne tuz verdi yanaktan akan yaşlar;
Dergâhına yük taşır, bağrımda duran taşlar;
Azaldı birer birer ahbaplar, arkadaşlar;
Düşünce başucunda kalan var kalmayan var…
Yar ateştir bilmezsen, boştan yere yanmayın;
Görüp gönül Kabesin, endamına kanmayın;
Yüreğinde bin kahır sakın sustu sanmayın;
Gönlündeki acıyı bölen var bölmeyen var…
Minnet mi eylenirmiş fincanların falına;
Yiğit aslan yatırsın, takıp gitsin yoluna;
Konarak çiçeklenmiş bir ıhlamur dalına;
Kanadı kırılsa da ölen var ölmeyen var…
Yeniden doğdum şükür duysun cümle kâinat;
Kim ne derse desin be vuslata bindi inat;
Aşk suyuyla abdestli, günde bilmem kaç rekât;
Sevdanın namazını kılan var kılmayan var…
Ali ALTINLI – 10.08.2021 - Saat: 21:59
5.0
100% (5)