2
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
584
Okunma
Sensizlik,yalnızlığıma kavuştu
Yıllar ihanet ederken yüzüme, tenim buruştu
Kadehim boş,gönlüm sarhoştu
Bir kadeh şarap söyle! kaç kuruştu
Sevdanın karası ayrılığın yarası olur
Varlığın cenneti yokluğun cehennemi
Beni bıraktığın yer Araf’ın ortası olur
Yine de yüreğim alev alev tutuştu
Taburemin ayağı kırık
Gökyüzü karanlık,
Denizin maviliğine susadım
Dalga boyu hıçkırık,
Yalnız geceye ağladım
Seni sevmek ey sevgili,bir adım
Ellerini tutmak ise yürümek, koşmak
Hiçbiri olmayınca ben hep yavaşladım
Gün doğdu, çiçekler açtı dile geldi bak
Hasretinle sıladayken, sen gurbet el gibi uzak
Yokluğun dikenli yol, yokluğun kapan, tuzak
Adımı unuttum, adını sayıklamaya başladım
Bir şair için şiir, katıksız ekmek
Bahçıvan için çiçek, gelinlik giymiş bir kadın
İşçiler için tuğlalar, alın teri, emek
Mahkumlar için dört duvar ,gökyüzünden kafese düşmeye benzer
Ozanlar için türkü Madımak da tutuşurken İbrahimler
Sesiyle! feryadıyla! çıplak ayaklarla, ateş üstünde yürümeye benzer
Abdallar için ermek ne suya ne güneşe ne de toprağa
Taşlanırken Pir Sultan Abdal, gül atıvermişti ya dostu
Taştan değil, atılan gülden incinmeye benzer
Sensizlik ise ey sevgili
Toprağın üstünde çürümek
Bir deri bir kemik,
Yüreğime isyan edip, devrim yapmaya benzer…
SAİT TOPRAK
5.0
100% (2)