2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
581
Okunma
Konuştukça rûhumu, ne de güzel okşuyor
Dili ayrı bir şeker, o canım İstanbul’un.
Galata, Dolmabahçe, Üsküdar, Beylerbeyi
Surları beni çeker, o canım İstanbul’un.
Daha da güzelleşir ilkbaharla, hazanla
Bâzen doruğa çıkar, gönül yakan Sûzan’la
Ne de güzel ötüyor seher vakti ezanla
Bülbülü başka şakır, o canım İstanbul’un.
Ona yakışan da bu, artmalıdır artılar
Dünü referans alsın değişmesin tartılar
Yakamozla birlikte raks ederken martılar
Boğazı başka akar, o canım İstanbul’un.
İbretle bak dört yana, n’olur dolaşma seyip
Dikili taşları gör, geçme ne var ki deyip
Topkapı, Sultan Ahmet, Ayasofya ve Eyüp
Her yanı tarih kokar, o canım İstanbul’un.
İlk göreni öyle ki, kendine büyülemiş
Gelmiş, geçmiş şâirler ne şiirler söylemiş
Edâ, cilve, naz, sitem hepsini cem eylemiş
Güzeli başka yakar, o canım İstanbul’un...
O canım İstanbul’un, o canım İstanbul’un...
Hanifi KARA
FETHİN GÜLÜ İSTANBUL
Yüzerek karadan Haliç’e doğru
Rakseden geminin yolu İstanbul.
Nice şühedânın Eyüp Sultan’ın
Fâtih’in gönlünün gülü İstanbul.
Ulubatlı’m boşa akmadı kanlar
Ezanlar yükseldi kesildi çanlar
Camiler, çeşmeler, saraylar, hanlar…
Tarihî eserle dolu İstanbul.
Dünyaya açılmış bir bab-ı âli
Ona duâ etmiş Şeyh Edebâli
Öyle bir devler ki, Devlet-i Âli
Başkentler başkenti ulu İstanbul.
Yüzünü çevirmiş güneşe, aya
Kapısını çalan kalır mı yaya?
Açmış kollarını iki kıtaya
Fakir, fukaranın eli İstanbul.
O karşılar seksen ilin aşını
Altın eylemiştir Rabb’im taşını
Bir yanlışlık görse çatar kaşını
Kimsesize kimse velî İstanbul.
Öyle bir devir ki her şeyi farklı
Acze düşürüyor bu günkü aklı
Kim bilir bağrında ne sırlar saklı
Şu dertli dünyanın dili İstanbul.
Zaman oldu yâdellere katıldın
Zaman oldu altın ile tartıldın
Zaman geldi Kostantin’den kurtuldun
En hayırlı günün Salı İstanbul.
Sonunda kavuştun müjdeli üne
Işık saçıyorsun dünden bu güne
Mânâ güzelleri Mekke, Medîne
Zâhir güzelliğin şalı İstanbul…
Hanifi KARA
5.0
100% (2)