6
Yorum
19
Beğeni
5,0
Puan
498
Okunma

VEDALAŞMADAN GİTTİ ANNEM
Zamanın tezgâhında annem, çile, mekik
İlmek ilmek dokudu kendi kader yazgısını
Hâl hatırını her soruşta; “Eh işte”; derdi
Köylük ortamda yetişti, ezgiliydi yaşamı
Bu ezgiler belli ki onun hep kamçısıydı
Bilendikçe bilendi özündeki gül yapısı
Tarifi zor yıllar, yollar aştı, alnı açık başı dik…
Kaç ağrılı, kaç sefalı zaman çemberi çevirdi
Ömrünün akışlarında; hep emeğiydi gücü
Çığlıkları dağlar ardında kaldı, umutları gibi
Mor bir resim asılı kaldı, boşluğa dolan, üzücü
Belki tozpembe bulutlar yağdırmak istiyordu
Belki sarı başakların gizemli dansını anlatmak!
Gel gör ki şimdi, ömür tezgâhı akşamı işliyordu…
Eşinin son demlerinde çırpındı yollara fırlayarak
Yardım arıyordu yazgılara meydan okurcasına
Ölüm ayrılığı yakar kavurur bilinciyle çırpındı
Annem, senin ardından kimler fırlasın yollara
Esir almışken bütün dünyayı bu salgın Korona
Söyle! Zehra’n Londra’da, Gülşen’in İstanbul’da
Bir tek yanında sivri fislikânın Münevver’in var.
Bedeni daha fazla dayanamadı yaşam çilesine
Yalnızca toprağa boyun eğmiş oldu göçerken
Bitti maviliklere, doruklara, gönençlere inanışları
Umut bahçelerini bizlere bıraktı, sevdiklerine
Yaşam döngüsü, pencereler içe dışa açılıp kapanır
Kaç çığlık doğuş müjdesi, kaç çığlık ölüm acısı!
Öylece, evet öylece vedalaşmadan gitti ANNEM...
GÜLŞEN ŞENDERİN
5.0
100% (10)