1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
400
Okunma

Yine,
düştün aklıma,
şöyle bir düşündümde
aşk değildi bizimkisi,
Bir ömre bedel katran karası sevdaydı,
Ama,
verilen sözler yarım,
sol yanımda sızın kaldı,
Dayanamadım,
açtım karanfil kokulu sandığımı
" Karataka’dan çalıkuşu’na "diye
" ELDEN"gönderilen gül kokulu,
Ucuna yandığım mektupların,
arasından düşen öksüz sararmış
mor Menekşeydi beni bitiren..!
Meğer,
ne şiirler dökülmüş dudaklarımızdan,
nergiz kokulu kağıtlara,
Hatta göz yaşımdan silinen harfler vardı,
Oysa buram buram aşk kokusu,
hala duruyordu misk-i amber kıvamında..!
Kayboldum,
Onlarca mektupların arasında
Geçmiş zamanda, geçmemiş acılar içinde
Ağladım ağladım durdum, bağışla beni..!
Ya şimdi,
Kıymetlimdin kıyametim oldun,
Vuslat-ı mahşere kalanım oldun..!
Vasiyetim olsun ki ;
aynı toprağa mektuplarınla birlikte
Yolcu etsinler,
Ama.
Ama şunu unutmasınlar ki,
hikayemizi tamamlamaya gelen
"Can tanem, huzurum, saadetim,
ve sonbaharım Şairemin"
kasımpatılı şiirlerini üzerime,
Mısra mısra eksinler, eksinler ki,
bu topraklarda Aslı ile Kerem ler,
Leyla ile Mecnun’lar
Yusuf ile Züleyha’lar yetişsin..!
İsrafil Sur’a ikinci defa üflesin artık
Hamza Yusuf Davut
(görsel orjinaldir)
5.0
100% (2)