0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
402
Okunma
Nereye yazdım desem adını
Az gelir sana kelamın gadası
Hiç bir deftere sığmaz
Aşkımızın ve sevgimizin parolası
Adın, adın
İçimde ki altın varaklara yazıldı!
En son hatıralar
Akyaka’nın köpüklü
Sularında kaldı!
Tükendi, artık kalmadı
Sürek avları …
Mavi bir yarımkürede
Sadece dumanlı bulutlar kaldı
Sevgimi bütün diller
Fısıldayarak ağladı!
Dağlar, yamaçlarda ki çamlar
Ve bir de geriye
adını yazdım zeytin ağacı kaldı
Kökenim ve aslım uzak Asyalı
Uygur yüzlü dedemden ve babamdan
Üzerinde „gurbet“ yazılı bir anı kaldı
Yürek bu yürek, kürek değil
Sancısı farklı olmalı
Hekimler uysal, dertler çaresiz kaldı
Sihirlendi çiçekler kayıp oldu
Geriye bir zehirli zakkumun kökü kaldı
Dumanı çok olur tüter Kuzey Dağları’nın
Budur sessiz acının tarzı
Gelir, yıkar ve gider
Uzun sürer ölümün gibi sızısı
Sahipsizdir sahipsiz
Düşlerde yanlızlığın ihtirası
Parlar yıldızlar gökyüzünde
Çizilmiştir evrenin haritası
Beşikler sallanır çocuklar ağlarken
Uzun sürer, iyileşmez sevginin yarası
Gurbet, acı kederdir bu dünyanın paşası
Evler soğuk, fakirlik çökmüş çatıların üzerine
Bakınca anlar insan bunu çocukları gözlerine
Yeryüzü verilmişken yetmişiki millete
Neden gerek duyuldu ki bu parsellere
Nereye ve nasıl yazsam adını
Zorbalığın neşesiz sokaklarında
Sokar bizi faşizmin eşek arısı
Bir dirnemenin adına
Derslerimize çalıştık, kitaplar okuduk
ödevlerimizi yaptık gaz lambalarının
Loş ışıklarında!!!
Şiirler yazdı şairler eskici pazarlarında
Geçmeyen bir gurbet vardı ölüm acısında!
Savruldu kelimeler,
şiir gibi saçlarında!
H. Hüseyin Arslan - 15.11.2020