14
Yorum
40
Beğeni
5,0
Puan
2578
Okunma
Damlarımıza yıldızlar kurulurdu gün batımıyla
Sabırsızlanırdı gözlerimiz
Sabahı göremeyecek sevinçler için
Gece izin verirdi
Zamanın göğsümü biraz daha emmesine
Duymaz artık
Bir suçlu gibi
tüm gerekçeleri sunmaktan yorgun düşmüş günü
Keder basmış ki sorma
Kalp çekmiş
Maden Suyu üstünden
Düşler uzatırdı temmuz sıcağına
Yeşilin,
Dikenli dudaklarda kanatılmış sevinçti
Toplayıp gittiğinden beri kulaklarımdan
Ne gün aydınlanır
Ne kararır gece
Ve ben hesaplaşırım ikisiyle
Başucumdaki kitapların sonu
Üstümden çıkan tüm mecburiyetler
Giyinmek için karşısına geçtiğim boy aynası
Bir namazlığın ayak altına birikmiş korkular
Kasıklarını dişleyen akıllarla kalabalık
Musa’nın geçtiği çöl kadar kurak göğsümdeki sokaklar
Içimde
Nehirlerin varlığına inancını yitirmiş yarıklar
İçinde
Büyümek istemeyen beni köpürten sesin
Biriktirdiğim sabrın yanından
davetsiz aldığın adın
Damağımdan çaldığın dutun tadı kalacak
Kalbim mi
Orası ,tıklım tıklım bir kuyunun kırık dizleri
Suskunluğunu bıraktığından beri Karacadağ
Küllerinin üzerinde yükselen surlara
Üzüm bağlarını besleyen Dicle’ye
Sözcüklerin kök uçlarına gizli
Binlerce yıl yaşamış gibi
Ağır ve durgun suretini bırakıp
Davet ettim,uzağa taşınmış tüm mutlulukları
Ağaçları kesilmiş ormanının
sürgünlerinden serpilen gülüşlerimiz
Bizden evvel varırdı Saraykapı’ya
Bölünmeden bölüştüklerimizleydi adımlarımız
Neşesine kayıtsız kalamadığım çocukların
yoksulluklarını toplayıp azaltamazdı selamımız
Yaşamı taşırken ölüme
Önümde,pul pul anımsamalarım
En çok hayal kurduğumuz küçenin başında
Yürürken acıma can veriyor
...
5.0
100% (21)