31
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2113
Okunma

Mersin Akkuyu’da yapımı plânlanan nükleer santral projesine isyanımdır:
Ülkemizin temiz enerji kaynakları sonuna kadar kullanılmadan dünyada miadını tamamlamış bir teknoloji ile ülkemiz tam bir nükleer çöplük deposu haline getirilmek isteniyor.İnsanımız kanser olmuş, bebekler sakat doğmuş, ecelsiz ölümler meydana gelmiş yabancıların umurunda değil, onlar yalnızca ceplerine giren paranın hesabını bilirler.
Radyoaktif atıkların muhafazası oldukça güç ve bu nedenle yabancı güçler ülkemizi nükleer atık, çöp deposu haline getirmek istiyorlar.Radyoaktif elementlerin yarılanma ömrü çok çok uzun, yüzyıllar boyu sürmektedir ve ölümcüldür.
Çernobil’den , Hiroşima’dan alınması gereken dersi almayan insanlık, yeniden doğayı ve canlıları katletmenin aç gözlülüğüne düşmüştür.
Radyoaktif ışımanın olduğu yerde radyasyona maruz kalmamak çok özel giysiler içinde olunmadığı takdirde olanaksızdır.Yani doğadaki çiçekler, ağaçlar, sebzeler meyveler, canlı cansız her nesne bu ışımanın hedefidir.Gözle görülmediği için tehlike yıllar sonra bünyede kendini göstermektedir.Bu demektirki çiçeklerden arılara ,arılardan kovana, kovandaki baldan insana, meyveden yiyen herkese,rüzgar ile serpinti bulutlara, yağmur suyuna, yaprağa toprağa , ota ,ete ,süte her yere sızacak bulaşacaktır bu radyasyon, bu sızıntı , sonra sudaki balıklara varıncaya kadar deniz kirlenince , başta turizm olmak üzere kitlesel ölümlere yolaçan çevre felaketleri ile karşı karşıya kalacağız.Bütün bunlar bu projeye onay verenlerin düşünebilecekleri şeyler değil ne yazık , o kadar mı o kadar aç gözlü ya da cahil, yoksa başka ne denebilir bu aymazlığa?!
İspanya Fransa gibi ülkelerde kıyılardaki turizm yoğun betonlaşma nedeniyle cazibesini yitirdiği için, bizdeki kıyılar ise henüz cazibesini koruduğu için, onlara karşı bu alanda müthiş bir fark atabilecek potansiyele sahibiz.Antalya ve yakın çevresinde pilot bölge olarak gelişmiş olan turizm , Mersin ve Adana illerimizde aynı düzeyde değildir henüz.Yakın bir gelecekte güneyin yakıcı güneşi ve Mersin kıyıları, Adana kıyıları , aranılıp da bulunamayacak rant merkezleri haline gelecektir turizm yatırımları açısından.Bölgenin Klikya gibi önemli tarihi kültürel değerleri bünyesinde barındırması ise dünyada benzersiz bir kültür hazinesidir.Özellikle Tarsuslu Saint. Paulos’un misyonerliğinden dolayı böllge önemli inanç turizmi merkezi olarak değer kazanacaktır, Anamurium,Cennet ve Cehennem Obrukları, Yedi Uyurlar, Uzuncaburç, Korykos antik kenti, Mamure kalesi , Kızkalesi önemli ziyaret merkezleridir..Alt yapısı şimdiden en sağlıklı biçimde projelendirilmelidir bu kıyıların.
Ülkemizin Akdeniz kıyılarından elde edilecek turizm, tarım ve enerji gelirleri (Petrol:Kıyılarımız ile Kıbrıs Adası arasında önemli miktarda petrol rezervi var , keza kıyılarda rastlanan tuzlu su kaynakları ;Finike-KALE arası / ve metan gazı çıkışı-Olimpos /Yanartaş-ANTALYA bunun kanıtıdır.) nükleer enerjinin sağlayacağı yarardan çok daha fazlasını sağlayacaktır.
Güneş hidrojen su ve rüzgar gibi doğal kaynaklar da yeterince değerlendirilmiş olmadığı gibi, biyo enerji kaynakları da kullanıma açıktır, yatırımların bu alanlara kaydırılması , her yönüyle daha akıllıca olacaktır.
Cahaletten yalnızca felaket doğar...Bu cehaleti ise ancak bir kez kullanma seçeneğine sahipsiniz; ikinci kez kullanmaya ne ömrünüz yeter, ne de ülkemizin geleceği (!)
RADYASYON SINIR TANIMAZ
NÜKLEER SANTRALLERE HAYIR !
YENİ ÇERNOBİLLER İSTEMİYORUZ !
Sevgili şiir dostları, bu şiirimi bu nükleer projeyi protesto mitingi için yazmıştım. Ürettiğim sloganlarla birilkte miting tertip komitesine yazılı olarak faks ile iletmiştim.Akibeti ne oldu bilemiyorum...Hepinize ve tüm insanlığa saygımla...
Mersin bir sevgili
Toroslarda bir gelin
Gözleri mavi, mini mini
Çiğdemleri nergisleri
Beyaz çiçekleriyle mersin
Ah, dağlar beni delirtmesin!
Kaç yıl oldu
Gölgesinde bir mimozanın
Uyudum uzanıp, bir İlkyaz günü
Kırçiçekleri sevgi dolu
Ve masmaviydi gökyüzü
Belki buydu biricik yolu,
Tutamadan ellerini
Sana hasret gidermenin...
Biliyorum kızacaksın; kız
Deli diyeceksin; de
Gelmiyeceksin; gel be
Deli etme beni
Yarpuz kokan derelerini
Menekşe bakan gözlerini
Seni nasıl terkederim
Her şeyi yakıp yıkan
Yok eden ellerine nükleerin?!
Sen olmasan da severim
Çiğdemleri nergisleri;
Bu koku mis gibi
Kızkalesi dizginlenir
Gem almaz hislerim
Yelken açar, martı olur uçarım
Anamur’um; rüzgârlı burnum
Haydi gel ,
Asma asma dallarına beni
Kıyarım da canıma
Kıyamam asmaların!
Hıçkırıklarla üzüm üzüm
Salkım tutar gözlerim
Ellerini uzatır bağında muzum
Akçam, karaçam, kızılçam
Defne dalım, keçiboynuzum
Uzadıkça uzar yollar
Demirkazık Tepesi, Adana Bolkar
Yaylalarında kınalı kuzum...
Bir gece vakti kıyıda Mersin
Sularda bir gümüş tepsi
Yakamozlanır
Ay ışığında Kızkalesi
Dansederken aşka düşen balıklar
Ben sevdamın zirvesindeyim ...
Ne Cennet’e benzer ne Cehennem’e
Ölüm çukuru gözlerin;
Onulmaz yarayı sarma sineme
Kıyım kıyım kıyma bana
Nükleer; ’...felâketim olur, ağlarım!’
Kolay mı kopmak nergisten
Ayrılık ölümden beter
Senden kopmak
Daha beter her histen ,
Nükleer; ’...felâketim olur ağlarım!’
Aşılmaz olur kekik kokulu dağlarım
Defne dalında kurur
Mahşere kalır sevdalarım
Ve Silifke bir daha
Kekliğini dağdan indiremez ovaya
Radyasyon sınır tanımaz
Yazık olur, kıymayın doğaya
Tertemiz dereler kirlenir
Cehennem çanağına döner Akdeniz
Ölür Akkuyu, gözlerinde ölüm suyu
Nükleer; ’ ... felâketim olur ağlarım!’
Şaban AKTAŞ
02.04.2000
AGSS SERİSİ