"Gittiğim gün Kaybettiğim
Sevdanın derinliklerini, sakladığım taşların altından
çıkarmaya geldim"
Kaşlarıma rüzgar değse içim titrerdi
dolaşırken etrafında...
ahşap evin, yüreğimde
çiçek açardı.
Ayaklarıma toprak değse içime
aşk dolardı.
Aklıma gem vurdu kapının gıcırtısı
ve ben yaban eller diyarında
Bıraktım kendimi mazinin kollarına
Zamanında Ay ışığında gölgemi görmüştüm fırtınalı
gecede...
Yaşadığım ilk çırpınışların basamağında
baş kaldırdığım istasyonumda,
deniz dalgası misali, salındığım salıncağımda
Asrın mandal çekilmiş kapı sürgüsü devrinde,
kimsesiz ve yoksula arka çıkılan evrede,
kimsesiz ve yoksula, ne kilit vardı ne de kelepçe.
Ben uzaklarda özümün değiştiğini z
annederken,
kimse parmak izlerimde, nasırlaşan Anadolu’nun
izlerini silemez di.
Buralarda
zaman geçerde, geçer de korkardım
Unutulmaya, kaybolmaya
Kimse tanımaz sanırdım onca yıl sonra
oysa tanıyor toprak, tanıyor yel
Tanıyor ruhu seni, bu yerlerin.
Bak, yine, yine gem vurdu kapı gıcırtısı,
yanıp yanıp tutuşurken... bak
yine gem vurdu kapının gıcırtısı kulağıma.
Yaşadığın uzaklarda direnirsin,
Direnirsin kendine sadık kalmaya, Ölmeden
vatana kavuşmaya.
Yağmuru unutursun, Ruhunu susturursun,
Rüzgara tutulursun
Faydasız, savrulursun yine mesken tuttuğun uzaklara.
Sonra terk edilmiş saraylarda, bağrına basarsın, yosun kaplamış kerpiçleri
yosuna yenik düşmüş, yıkılmaya yüz tutmuş
Desen örmüş o duvarları izlersin aynalardaç
Yine gem vurdu kapı gıcırtısı duyuyormusun
Mutluyum
Ben evet ben bugün burdayım
yürüyorum özümün beni çağırdığı topraklarda
Yürüyorum yapraklarla dolu
patika yollarında.
Hanife Bayazıt