2
Yorum
5
Beğeni
4,6
Puan
889
Okunma

Ah Dilba Hanım Ah!
Vedalar hüzün kokar
bilmez misin?
Bak, sen gittin sığamaz oldum
özlemiyle yanıp tutuştuğum
Yüksekova’ma,
Anılarımızın olduğu her sokak
çaresizliğin sembolünü andırıyordu
yıllar önce mil çektiğin gözlerime,
Enkaz altında cebelleşen umutlarım
acıların katı kurallarına boyun eğmekte ,
Ve rüzgar, almış diline ayrılık
türkülerini durmadan haykırıyor iç
ağrılı kanayan sancılarıma huzurunu
mahrum bırakırcasına....
Ah Dilba Hanım Ah!
Vedalar hüzün kokar
bilmez misin?
Bak içimde beslettiğim solgun
güllerim bile bana ihanet
etmekte,
Sırf gözlerin ellerin gözlerine
değip sönük kaldı diye,
Yaralar konuşurken sol yanımın
en ücra köşesinde,
Usulca yaşlarımı döküyordum bastıra
bastıra parçaladığım gönlüme,
Ve gülüşün teğet gibi
geçerken ruhumun aynasından ,
Eriyen bedenim küllerini yorgunluğa
bahşediyordu buza dönmüş
duygularımı terk edercesine...
Ah Dilba Hanım Ah!
Vedalar hüzün kokar
bilmez misin?
Bak , bir ömür geçti beni o
akşamüstü yalnız bıraktığın sonbaharın
ıslatmayan yağmurunda ,
Yollarını gözleye gözleye feri
söndü moraran göz kapaklarımın,
Hüzün , mazi kılığına girip düğümlerken
boğazımı hıçkırıklarla,
Gururum dizlerini dövüyordu sana
çıkan her sokağın acılarla
dolu olmasından,
Ve kurudu dudaklarım aşk şarabının
zehrini kana kana içmekten,
Yine de dönmek bilmedi mührünü
vurduğun o yaralı yüreğin,
“Engeller aşılmadan mutluluğu
tadamazsın” sözlerini işitirken
sağırsızlaşan kulaklarım,
Göçünü yalnızlığın kervanlarına
sürüp dilsizliğine teslim ediyordu
zamanın sadece yaraları
kanattığını haykırırcasına ....
5.0
80% (4)
3.0
20% (1)