1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
457
Okunma
Boğuyor beni ölümün nefessizliği
tazikli bir sıçrayış parlıyor her anıma
her bir çeşidi görülüyor bu çağda
umursamamak ne büyük erdem
ne büyük erdem kapayabilmek gözleri
sabahın ötesinin olmayacağı bir güne
bu sırrı beyan etmemek kendine
ne hoş meziyet
olsa gerek...
Semazenin gözleri neyi net görmüş bu alemde
cisimlerin esnediği, manasıyla akıp gittiği
başında dört dönen nurlardan başka?
Bu kalp durmaksızın çalışıyor hayretler olsun
korkmaz mı yorulacağından
anlamsız gelmiyor mu ona bu diyalektik çaba
zıttıyla kaim var olan yaşam
çekinmiyor mu zıttından yoksa?
Ey Allah’ım münacaatım sana şudur
benim düşüncemden başkalarının haberdar olma arzusunu
al gönlümden.
O arzu bırakmıyor ki düşünmeyeyim daha fazla
senden öte hiçbir zerreyi
göz yaşlarımın sildiği her leke
engel oluyormuş meğerse sana giden yollara.
Nasıl olur da bir yolcunun aklına gelir
şeritler neden kısa, yollar neden taşlı
neden dönüyor, çıkıp iniyor, zorluyor aracı?
Yolcu ne yapsın bunları, zaten yükü ağırdır.
Bir yolcu bile olamayan bu can,
ürkek oluyor ya bir de ölüme
müstehaktır şimdi ona, toprakla tanış olmak.
Bilsin ki her fert
bilmesini isteyecek ardından gelenlerin
unutulmamak isteyecek unutulacak olanlardan
bermâhın her darbesindeki o keskin gürültü gibi
dolaşıp dururken telaşlı dinç düşünceler
yorgun beden bayrak sallayacak beyazından
son fiili de görünenlerin arasında kaybolduğunda
hiçbir iz kalmayacak ne bermâhtan ne vurduğu kayadan...
5.0
100% (3)