2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
919
Okunma
Bilmiyordum
Sandalımı küçük bir su yatağında kaybettiğimi
Yönüme saldıran fırtınadan
Kendimi kaçıp kurtaramadım..
Bir ucubeye döndü
İçimi soğutan heykeltıraş
Kırık ruhumun
Tutunacak askısı da yok
ne yapsam
Kırk ikindi çıkardım içimden de
Yoldan dönemedim nedense...
Hicret sandığım yolların patikasıymışım
O patikalarda kaybettim ben çocukluğumu
Şimdi hicret sandığım,
Gözlerini gençliğime dikmiş
Nefes almak dışında
İçimde 15 yıllık bir boşluk
İçine düşen herşeyi yutan...
Sanma ki mutluluk suyunda kulaç atıyor
Kahverengi gözleri 19 unda kalmış bu çocuk
Zaman da kainat da ufalır
Ayağını toprağına sürüdüğünde bu çocuk
Lakin bir zaman makinasında
Kayboldu geçmişinde düşürdükleri
Şimdi toprak diye kokladığı,
sadece acı
Gök ise göğsüne göğsüne çökmekte...
sen dinlerken ağzı bozuk şarkılar
Benim kalbimi taşıyan güvercinler solgun
Rüyalarımda karabasanlar
Zamanın gözlerime oynadığı bu renk kayması
İçimi savurur bir Akdeniz akşamına
Orada egom değil
Yalnızca çocukluğum
Koşturur bir topun peşinde
Akşamları ebe oynar
Dökülür sıcak Çayın içine de
Hayatın var olduğuna
Kocaman kulaçlar atar....
Filmin bir film olduğunu sadece
görebilseydim eğer
Ya da susturabilseydi
içimde tükettiğim hasret akşamlarını
Dibine kadar sokulur
Bir çay alır
Bırakırdım içimi
bir korku seansına
ya da
romantik sahteliklerden bir tutam
İliştirirdim göğsümün son atığına...
Sallanan nice beşikte oysa
Sallanıp durdu geçmişim
15 yıla 3 çiçek açtı da bahçemde
Kokusu burnuma gelmedi
Kötü kokan mahallemin
Henüz beton yığılmamış
Ya da adı henüz arsa diye de konmamış
bir tutam toprak parçası...
Kimbilir belki de
Bir kez daha dönememektir yeniden
İçimde kocaman çukurlar yaratana
Ve sığmaz niyeki bedenim
Doldurmaya birazını...
5.0
100% (7)