15
Yorum
24
Beğeni
4,9
Puan
756
Okunma

Ah-ı zâr etseydin, gülün dalında
Güle sevdalanan, bülbül olurdun
Sararmış olsaydın, gonca al’ında
Bülbüle sevdalı, bir gül olurdun
Dalgasız denizin en hoş koyunda
Göz üstünde hilal çizen yayında
O hoş bahçeler de, Nisan ayında
Mavi mavi açan sümbül olurdun
En güzel şarkılar, gelirken dile
Dalgalanır saçlar, hep lüle lüle
Parkları şad eden bin bir renk ile
Bir hazan vaktinde Eylül olurdun
Bu nasıl sevgidir, yürekten taşan
Şahlanan sel olup, bendini aşan
Yeşil çayırlar da, özgürce koşan
Şuh uzun yeleli, düldül olurdun
Sevdayı hak eden sevmeye değen
Aşkın karşısında, boynunu eğen
Sevda ateşinden, yeniden doğan
Zümrüt-ü Anka da, bir kül olurdun
Sevda için şey da, oldu nicesi
Boyun eğdi aşka, kral, ecesi
Özlemler biterken, vuslat gecesi
Duvağın üstünde, hoş tül olurdun
Taç mahal gibi, abide makber
Değeri ölçülmez, çok çok muteber
Gönül’e taht kuran, canan-ı ekber
Kadınlık timsali, Betül olurdun
Sadık DAĞDEVİREN
Aşık LÜZUMSUZ
ETEK YAZILARI
AH-I ZÂR: Ağlayan, inleyen
GONCA: Gülün tomurcuk, açmamış hali
LÜLE: Bükülen, kıvrılan, şekil verilen saç
ŞAD: İhya eden, hoş eden
ŞUH: çekici kadın
DÜLDÜL: At. Peygamberimizin Hz. Ali’ye verdiği katırın adı
ZÜMRÜT-Ü ANKA: Yandıktan sonra, küllerinden yeniden doğduğuna inanılan, Mitolojik bir kuş
ŞEYDA: Aşkı yüzünden aklını yitiren
VUSLAT: Buluşma, Kavuşma
BETÜL: Namuslu temiz kadın
MAKBER: Görkemli mezar
MUTEBER: Herkes tarafından değer gören, değeri olan
CANAN-I EKBER: Tek sevgili
5.0
95% (21)
2.0
5% (1)