(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
gün için tebrikler ben de bir şeyler söylemek isterim izninizle sorun hecede değil de şiirin ne olduğu aslında ne olmadığı ile ilgili hecede kısır döngü serbestse düz yazı şiirin ne olduğunu bilmek ne olmadığının adını koymak gerekiyor şiirinizi okuduktan sonra notlarıma şöyle bir göz attım şiir üzerine binlerce sayfa not almışım kısa bir özet şeklinde ilk gözüme çarpanı izninizle paylaşacağım 'Şiir, neredeyse dilin doğuşuyla beraber ortaya çıkan bir yazın türüdür. Şiiri tanımlamak için binlerce ifade kullanılmışsa da doğru ve değişmeyecek bir tanıma ulaşmak olanaksız gibi görünmektedir. Ancak, kendine ait bir dil ya da söylem kullanması, müzik ve sesle yakın ilişki içinde bulunması ve estetik bir etkileme gücünün olması herkes tarafından kabul edilebilecek özelliklerdir. Şiirin ortaya çıkışı, insanın sesini bulması ve özellikle konuşarak iletişim kurmasını sağlayan bir dil geliştirmesi ile yaşıttır. İnsan günlük konuşma dilinin yanı sıra özellikle değiştirebileceği ya da yansıtabileceğini düşündüğü doğayı etkilemek için bir büyü dili oluşturmuştu. Bu dilin ritmik özellikleri şiir dilinin öncülü olarak algılanabilir. Platon da şiiri tanımlarken 'büyülü söz' ifadesini kullanmıştır. Çağlar boyunca türküler şiirsel metinler olarak sözlü yazın örnekleri olarak yaşamışlardır. Her kültürün günlük dil kadar sık kullandığı türkülerin sosyolojik boyutu yazınsal boyutundan daha önde görülmüştür. İşlerini yaparken türkü söyleyen insanlar bireysel ya da grupsal gereksinimlerinden dolayı farklı türlerde şiir geliştirmişlerdir. Bu gereksinim sonucu ortaya çıkan türler Yunan kültürü etkisi altında gelişmiştir. Bu bağlamda ilk gelişen türler lirik, epik ve dramatik şiirdir. Bunların dışında pastoral, didaktik ve satirik diye adlandırılan türler de şiirde iç farklılaşmanın diğer örnekleridir. Topluma ortak bir duyarlık ve bazen vicdan oluşturmak, insan-doğa ilişkisini düzene koymak, sıradan insanın gözlemleyebildiği halde ifade edemediği olayları ve olguları güzel ve farklı bir dil kullanarak gündeme getirmek ve böylece toplumun sözü olmak gibi işlevleri vardır şiirin. Şiirin işlevi yazıldığı ya da söylendiği döneme bağlı olarak farklılık göstermiştir. Topluma kazandırılmak istenen değerlerin sözcülüğünü yapmış, yenilikleri tanıtmaya çalışmış, demokrasi ve özgürlük kavramlarının kalıcı olmasında önemli pay sahibi olmuştur. Şair kimdir? Şair öncelikle bir yazın insanıdır. Şiir yazan ve söyleyen kişidir. İlkçağlardan günümüze kadar toplumun ileri gelenlerinden, bilici ve sözcü olduğu için toplumun kutsadığı, toplumun ortak duygu ve duyarlıklarının kaynağı olarak görülen ilerici ve dönüştürücü bir kişidir. Ortak duyarlıklar ve değerler toplumdan topluma değişeceği için şairlere evrensel özel değerler yüklemek doğru olmayabilir. Yine de şair kendi toplumunda düşünen, güzel söz söyleyen ve sözü dinlenen bir kişi olarak kabul ve saygı görmüştür. Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmiş iken günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek daha zordur. Bunun nedeni düşüncenin ve sözün yerini alan yeni değerlerdir diyebiliriz. Şair yaşadığı dünyayı, olayları ve insanları herkesten farklı algılayan bir kişidir. İzlenimlerini halka aktarırken diğer sanatçılar kadar rahat değildir çünkü ne günlük konuşma dilini kullanabilir ne de düzyazı tekdüzeliğini. Şairin dili diğer tüm yazın türlerinin dilinden üstün ve zahmet vericidir. Şiir ve dil bilinci Şiir dili gündelik dilden birçok özelliğiyle ayrıldığı için dil merkezli her türlü yaklaşımın odağında yer almıştır. Sessel ve semantik (anlamsal) düzeylerde konuşma dilinden ayrılır. Şiir olmayan metine anlamı yazarı tarafından yüklenirken şiir kendi anlamını kendi üretir. Şiirde anlamda çok okurun anlamlamasından söz edebiliriz. Roman Jakobson'a göre şiir dilin güzel duyusal işlevindedir. Şiir dilinin kendine özgü yapısı konuşma dilinden sapmalarla, öne çıkartma ve düzenliliklerle sağlanmaktadır. Gündelik dilden sessel, sözcüksel, sözdizimsel, anlamsal her türlü sapma ile yineleme (uyaklar ve sözcük yinelemeleri) ve koşutluklar şiir dilinin öne çıkartılan özellikleridir. Ancak bu özelliklerin şiirin derin yapısında bir bağlılaşık bulma şartı vardır. Yani yapılan bir öne çıkartma anlama bir etkide bulunmuyorsa sadece yüzeyseldir ve şiirsel bir işlevi yoktur. Bazı sözcük ve dilbilgisi oyunları sadece moda olduğu için kullanıldığında şiire yarardan çok zarar verirler. Şiiri düzyazıdan ayıran dilsel özelliklerden en önemlisi anlamın düzyazıda çizgisel olması, şiirde ise çizgisel olmayıp dolaylı olmasıdır. Düzyazıda yani şiir olmayan bir metinde anlam hazır olarak vardır ve gösteren-gösterilen ilişkisi açıktır. Şiirde ise gösteren için birden fazla gösterilen olabilir ve her okur farklı gösterileni anlam olarak algılayabilir. Yani belli ve tek bir anlamın varlığından söz etmek zordur.
Şiirin teknik sorunları a) Şiirde İmge İmge, şiirde anlama ulaşma yolunu daha etkili ve canlı hale getiren, anlamla başka şeyler arasında ilinti kuran bir zihinde canlandırma biçimidir. Bir bakıma bir hayal yaratmadır. Hayal söz konusu olduğu için seçilen şeyler dünyada var olan bildik cisimler ya da olaylar olmak zorundadır. Şiirin de kullandığı asıl madde insan yaşantısı olduğu için bu yaşantıyı şiirleştirmek işi imgeye düşer. O zaman şair kullandığı sözcüklerle algıların zihindeki bazı resimlerle eşleşmesini sağlar. Bunu başarabilen bir imgeye de biz iyi imge diyebiliriz. İmgenin şiirde nasıl ve ne kadar kullanılması gerektiği tartışma nedeni olmuştur. Örneğin Garip akımına karşı bir tepki olarak gelişen İkinci Yeni direkt olarak anlatılan günlük yaşantının yerine imgeyi koymuşlardır. İmge bir bakıma anlam yolculuğunun bizde bıraktığı güzel manzaradır.
b) Şiirde Uyak ve Ses Ne tür şiir yazılırsa yazılsın ses ve uyak şiirin vazgeçilmez öğelerindendir. Günümüz şiirinde halk ve divan şiiri örneklerinde olduğu gibi sistemli bir uyak kullanılmasa da şiire serpiştirilen ve düzenli olmayan ses benzeşmeleri şiiri canlı tutmanın gereğidir. Şiirde kullanılan redif, zengin uyak, tam uyak ve yarım uyak ile içses uyumu şiirin daha kolay akılda kalmasını, akıcılığı sağlar ve bazen verilmek istenen duyguyu yansıtır.
c) Şiirde Anlam Yıllardır tartışılan bir konudur: Şiirde anlam olmak zorunda mıdır? Ülkemizde bu tartışmayı başlatan İkinci Yeni şiir akımıdır. Şiirin ses, sözcük ve biçem kaygısını anlamın önüne koyan İkinci Yeni'ye şiir çevrelerinden tepkiler gelmiştir. Anlamın rastlantısal olduğu iddiası da yine İkinci Yeni kaynaklıdır.
Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, şiir dilinin özelliklerinden biri şiirde anlamın çizgisel değil dolaylı olmasıdır. Şiirsel bir metnin çok anlamlılığı okurun onu anlamlamasından kaynaklanır. Şiirde, şiir olmayan metinlerin tersine, anlam şair tarafından hazır verilmez ve anlama ulaşma okurdan beklenir. Öyleyse şiir okuma her türlü okumanın üzerindedir ve okurun işbirliğini gerektirir. Bir metne sonsuz sayıda okuma yapılabileceğine göre 'şiirde anlam sonsuzdur' gibi bir yargıya da ulaşabiliriz.
d) Şiir ve Toplum Şiir toplumun sorularını dile getiren bir araç mıdır? Şair bu sorunlar ne derece duyarlı olmalıdır? Şiir ve ideoloji arasındaki ilişki nedir? Bu sorular günümüzde dahi sıcaklığını koruyan tartışma konularıdır. Şiirin yaşamı yansıtması gerektiği (mimesis) görüşü Gerçekçiliğin temelini oluşturmuş, gerçekliği sorgulamak ve eleştirmek ise Toplumcu Gerçekçilik ile gündeme gelmiştir. Toplumcu gerçekçi tavır edebiyatın sosyalist değerler üzerinde yükselmesi, yapıtlarda halkın sorunlarının dile getirilmesi, sosyalizmin yüceltilmesi gerekliliğini savunur. Kişilerin iç dünyasını yansıtan, bireyciliği öne çıkaran ve burjuva yaşam tarzını yansıtan yapıtlara karşı çıkar. Sanat sadece Marksist etik ve estetik ölçütleriyle değerlendirilir. Sanat sanat için değil, toplum içindir. Şiir de bu yaklaşım içerisinde önemli bir işleve sahiptir. Coşturucudur ve yönlendiricidir. Bugün şiir dergilerini karıştırdığınızda bu konudaki tartışmalara tanık olabilirsiniz. Artık şiirle devrim yapılamayacağını herkes bilmektedir. Şiire ve şaire ağır görevler yüklemek yanlıştır; çünkü toplumsal olaylara duyarlı davranmak sadece şairlerin değil herkesin görevidir. Şair, bir aydın olarak ne zaman halkın yanında olacağını bilir ve ona göre tavır gösterir. Onun tavrı da topluma bir bakış açısı kazandırması bakımından gereklidir. e) Şiir ve Çeviri 'Şiir öyle ayrı bir dildir ki başka hiçbir dile çevrilemez; hatta yazılmış göründüğü dile bile.' diyor Jean Cocteau. Şiiri başka dillere çevirmenin doğru olup olmadığı tartışılan önemli konulardan biridir. Anlamlamanın okur merkezli olması, bir dildeki ses ve biçemin diğer dilde yakalanmasının çok zor olması, dillerin sözcüklerinin her zaman birbirini karşılayamıyor olması şiir çevirisini zorlaştıran etkenlerdir. Ancak şiirin çevrilememesi durumunda da farklı ülkelerden şairleri tanımak ve okumak olanaksız bir duruma gelmektedir. O zaman şiir çevirisinde çeviren kişinin elinden gelenin en iyisini yapması ve şiirin havasını en yüksek düzeyde koruması gerekmektedir. Ancak bu çeviri, ne kadar başarılı olursa olsun, çevirmenin anlamlaması ev yeniden yaratması etkisinde olacaktır. Bu yüzden, bazı şiirlerin altında 'çeviren' ifadesi yerine 'Türkçe söyleyen' ya da 'yeniden söyleyen' ifadelerine rastlarız. Şiirleri kadar çevirileri ile ünlenmiş şairler de vardır. Onlar kendi şiirlerindeki yaratıcılığı yeniden yaratma işlemine başarıyla taşıyabilmişlerdir.'
Değerli üstat! Bir kıt'anızda Türkün doğuştan şiir yazdığını belirtmişsiniz. Ama şair olmak başkadır şiir yazmak başka. O kadar güzel bir konuya değinmişsiniz ki içler acısı bir durum. Şiiri yazmış ve mahlasının başına da Şair, Ozan gibi isimler takmış!
Bir şeyler yazıyoruz. Şiir demek büyük iddia olur, duygularımızı kaleme döküyoruz desek daha doğru olur. Haklı ve güzel dizeler. Tebrik ederim. Başarınız daim olsun. Saygılarımla...
MERHABA. Bence şiir yazdığını sananda değil kabahat. Senin sayfana gelip harika üstadım diyenler, dönüp bu eleştirdiğin sayfalara gidip harikasınız diyorlar. Sana üstad diye hitap edenler oradan buradan dam üstünde saksağan misali yazıp sonunda da gıdı gıdı, bıdı bıdı ahu dudu, ye armudu yazdıklarında kendilerini müthiş hececi sanıyorlar. daha doğrusu onlara bu coşkuyu veren yalaka yorumcular onları bu hale getiriyorlar. Ben sadece yorum yapan zavallılara sesleniyorum. adam gibi yorum yapın. öğretmen olsanız her çocuğa aynı notu verirmisiniz. her şiire de aynı notu vermeyin. bırakın silinenler silinsin gitsin. kalanlarda birbiriyle yarışırcasına usta olmaya çalışsın. bırakın gönüllü olanlar araştırsın. okusun. yazsın. bunları söylediğimde yazgı kötü diyorlar. yanlışlar. şiiri kötüleştirene yazgı kötü diyor. eyvallah
şiirin çok önemli olduğunu ve kendini önemseyeni baş tacı yapacağını biliyorum...haklısınız çünkü gerçekten okumadan araştırmadan ve besin kaynakları alınmadan şiirler yazılıyor...her yer şiir dolu ama şair nerede demeden geçemiyorum...bu yolun bu koşunun çok uzun soluklu ve meşakkatli olduğunu biliyorum...bir insan kendine her ne yaparsa yada yazarsa yazsın şair diyemez bu halk payesidir ve halk verir...yirmi yıllık şiir yolculuğuma güzel şiirler ve güzel dostluklar sığdırdım...çok emek verdim benle yola çıkanlar kayboldu...sürekli yenileyerek ve yenilenerek geldik. Sevgiler...
Tebrik ederim değerli şairi ve güne gelen anlamlı şiiri.
Ben çok şükür şairde değilim, şaircik de. Ama bir buçuk yıldır içimi döküyorum. Epey bir şeyler öğrendim. En çokta şunu, "gönül adamlığı" şairlik unvanından daha önemliymiş.
Lakin, insanları sırf duygularını döktü diye küçümseyiş alaycı bir anlam taşıyan "şaircik" sözünü bir gönül adamına açıkça söylüyorum, hiç yakıştıramadım. Siz herhalde doğuştan şairsiniz ? Bende desem ki, Şair-i Azam mı oldun be mübarek, buna tepkiniz ne olurdu, merak ettim doğrusu.
Saygı ile.
Ahmet KARA tarafından 7/22/2019 10:53:43 AM zamanında düzenlenmiştir.
İçi boş poh pohlarla şiir yazanı aynı hatada devam etirmeye çalışmak mı doğru hakikat bu Şiiri iyi okuyun yazmayın demiyor ama biraz da okuyun diyor yazdığınıza saygınız olsun onu geliştirin daha güzele gidin diyor.
Kısaca ben yazdım oldu ile şiir olmaz sadece yazılmış bir gönül tezahürü olur ama şiir değil ona şiir diyerek şiiri kğçümsemek şiiri bilmemekten geçer
Sen de karaladın hay bre ozan Ne izân bıraktın ne de bir suzan Hakkındır Makberî sürgünün Fizân Hece senin gibi batası değil
Kendi payımda burada var burada sadece kendinizi okumayın biraz şiire değer verin ve tekniğini öğrenin diyor ben yazdım oldu ile şiir olmaz. ama dev şairlik istidadında olanlar bunu sadece kendi zaviyesinden okur.Şairlik her hangi bir yaşta vuran piyango bileti değil şiir sermayesi ve muhayyelesi ile tezahür eden bir edebi hakikattir.
İçi boş poh pohlarla şiir yazanı aynı hatada devam etirmeye çalışmak mı doğru hakikat bu Şiiri iyi okuyun yazmayın demiyor ama biraz da okuyun diyor yazdığınıza saygınız olsun onu geliştirin daha güzele gidin diyor.
Kısaca ben yazdım oldu ile şiir olmaz sadece yazılmış bir gönül tezahürü olur ama şiir değil ona şiir diyerek şiiri kğçümsemek şiiri bilmemekten geçer
Sen de karaladın hay bre ozan Ne izân bıraktın ne de bir suzan Hakkındır Makberî sürgünün Fizân Hece senin gibi batası değil
Kendi payımda burada var burada sadece kendinizi okumayın biraz şiire değer verin ve tekniğini öğrenin diyor ben yazdım oldu ile şiir olmaz. ama dev şairlik istidadında olanlar bunu sadece kendi zaviyesinden okur.Şairlik her hangi bir yaşta vuran piyango bileti değil şiir sermayesi ve muhayyelesi ile tezahür eden bir edebi hakikattir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.