20
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2251
Okunma
Esmer koyu bir mevsimdi soluduğumuz
Sarı kanatlı, mavi ayaklı gemiler uğurlardık
Tütsü gözü bacalardan süzülen
Ay’a kadar uzayan dumanlara içerdik
Buralı değildik
Hiçbir kente benzemiyordu yüzümüz
Şivesi kalabalık akan sokaklarda yürürdük
Sıcaktan erimiş yolları denize dökülürdü
Ve senden sonra, en yakışıklısıydı kentin
O kızıl kızıl gülümseyen sardunyalar
Ama biz en çok
Hep bir ağızdan aryalar okuyan akşamsefalarına içerdik
El ayak çekilince, dalardık el bahçelerine
Devrim şiirleri asardık dallara
Küfürlü incirler damlardı anlımıza
Gülüşürdük / kaçışırdık
Hiçbir kente benzemiyordu yüzümüz
Ben kimseler gibi ağlamazdım
Sen herkesten başkaca gülerdin
Sırf izimiz kalsın diye
Caddelere senin adını, köprülere benimkini verdik
Duvarlara çizdik resmimizi
Ve ta ay’a kadar uçan turnalara içerdik
Omuzlarımdan ha! düştü, ha! düşecek bir şal gibi taşırdım seni
Hatırlı kahveler yapardım
Sırf gözlerineydi hizmetim
Cennet yeşili içi / sürgün mavisiydi kıyısı
Kirpiklerinin arasına çizilmiş vatanımın haritası
Ah! Sevgilim
Ne zaman ki; bir fahişenin yapmacık gülüşü gibi
Aramızda sinsice gezinen ayrılıktan bahsettin
Git! Dedim
Dilimi şeytan alsın götürsün!
Gittin ya!
Kenti açık artırmaya çıkardım
Sildim tarihinden adımızı, bizden arta kalanları
Aşk’a rağbet yok artık buralarda
Sokak başlarına kekeme karabasanlar dadandı
İki nefes arası batık gemiler çıkarıyorum düşümden
Yosun tutmuş öyküler yazıyorum, okusan korkarsın
Daha da beteri hala seni bekliyorum
Git deyince giden sevgili / gel desem gelir misin
Hadi gel!
Soy üstümden kabuk tutmuş imgeleri
Ankara’lı ellerime kına yak
İzmir’li gözlerimi ezberle
Üstüne basa basa
İç çeke çeke özledim seni
Gelirsen hanımeli
Gelmezsen küstüm çiçeği takarım yakama
Gel!
Ay’a kadar uzayan saçlarımı tara…