9
Yorum
52
Beğeni
5,0
Puan
1244
Okunma

alnından öptüm aşkın
türküler dökülür yüreğim bulut
ölesiye sevdim seni sonsuz umut
düştüm bir ölüm kalım sevdasına
paramparça yaşam fırtınasına
tuz ektim yüreğimin yanmasına
tütün fayda vermedi kanamasına
şimdi şiirler basıyorum yarasına...
mavilerin bulutsu gözleri ağlıyordu
sular çağlıyordu iki dağın ortak dilinde
ve deniz öyle uzaktı ki
uzak
bir kahpe tuzak
bekliyordu ömrün orta yerinde
çeyrek asırlık bir aşkın hikayesinde
şimdi mor dağların acı sessizliğinde
rüzgar bebesini yitirmiş umudu çağlıyordu
şimdi dikenlerin geçit vermediği dar patikalarda
koca bir sessizlik oğlunu yitirmiş bir ana gibi ağlıyordu
şimdi yaprakların arasından sızan güneşin eşliğinde
mavimser göğün altında sessiz sedasız karalar bağlıyordu
ne bir dost eli, ne de bir dost kahkahası
ne de taş duvarın üstünde yar’ın sevdası
bir öksüz ağıt
bir ak kağıt üstüne
tükenmez kalem gibi akan bir nehir
ve ruhları mühürleyen bir öpüşün izi gibi zehir...
değil bu...
yılanlar gibi dolanır boynumuza
deccal ağız salyalı sevincleri akar koynumuza
umut çiçekleri
taç yaprakların da binbir düğüm olmuş yolumuza
papatyalar kökünden sökülür
dağların ardına düşen bir top ateş
ana yüreğine
yar yüreğine
dost yüreğine dökülür
kan uykusun da umut
kan uykusun da hayat
kan uykusu korkusuna
derin acılar yutulur
baktığımda ardıma
bir bırakılmışlık
bir düş kırıklığı uyutulur
ve bütün bir gelecek unutulur
yüreğim yaralı kuşum
yalnızsın biliyorum
ve arkasız
çocukluğun var işin özün de tıkanan
ama kanat çırp sen yine
şu ıssız havalar da
acıların soğuk suyuyla yıkanan
kanat çırp
bulutlar geçsin ardından
bir yıldız yağmuru akıversin kanatlarından
kanat çırp, seher yeli öpsün yanaklarından
su gibi serin geç koyakları gök kuşağı altından
günahlarımızın toplamı kadardı ömür
____________________ gülebildiğimiz kadar özgür...
5.0
100% (38)