5
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
967
Okunma
güneşi ellerimle kapatıyorum
ama bir türlü akşam olmuyor
hele ki sabahın körü daha
üç yaprağı kalmış kavak ağacını
öylesine bi sallıyorum
ama yaprakları direniyor
düşmüyor inatla yere
havaya tüm gücümle üflüyorum
rüzgar çıkıpta savursun beni biraz öteye
yürüyorum çarşıya
ayaklarım göle giriyor birden
göl dediğime aldanmayın
daha dünden kalan
bir kaç damla su birikintisi herhalde
gözüme bir şey ilişiyor ileride
kamelyanın altında koca bir adam
sanırsın acilden mezara sevk etmişler
sigara paketinin yarısına gelmiş
eşlik ediyorum gölgesine
sabaha erişen bir balık yüzerse
çok çabuk akşam olur hevesiyle
koca dediğime de bakmayın siz
daha on sekizinde
yeni çıkmış içerden
gün ışığına hasret gözleri
o da üflüyor havaya
bulutları dağıtıp
güneşin kemiklerini eritmeye
utanıyorum birden kendimden
bir de ellerimle kapatmaya çalıştığım güneşten
bir gün işkenceyse diğer günü hücre
aldırmıyor sanki
ama karısı perişan
karı dediğime de bakmayın ha
on beşinde belkide
hastaymış üstelik bir de gebe
amansız bir hırsız kapımda
tanrının iki eli vardır
bir eli hep verir
ama diğeri hunharca geri alır
bilmeli insanoğlu acı ne demek
sen misin dağın zirvesinde biriken su
göl birine huzursa diğerine tabut
ben dağına vardım ama
pişmanım suyuna giremedim diye
soramıyorum da kendime
kendini bilmez bir hintli
fülüt çaldıysa suya küsmek niye
bi şey vardı sanki
gözlerimde
yılların kabuğunu eriten
hava karardı mı en çok da
tutup elimden bir piç gibi beni
geçmişe götüren
bu da bir ruh hali
sanki biraz da
depresif gibi.,,atn