10
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
1022
Okunma
üzgünüm,
kalbinin kullanma kılavuzunu tercüme edemedim
ya da sen üzül istersen,
kitabın çevirisini yapamadın diye..
ne vakit bakışların menziline girsem
bütün hislerim çevirmene takılıyor zannederdim eskiden
öyle ki;
gözlerin dedektör gibiydi
şüpheli gördüğün her hisse dur ihtarı çekip
bakışların elleriyle yoklama çekerdi
sonra sözler alırdı sırayı,
hani her cümleyi aşka sevk edip
röntgenini çekerdik
hatta cümlelerden itina ile ünlem alır
tahlile gönderirdik
sen cımbızcı diye takılırdın
ben,
kulpçu
kapalı mekanlarda içiyorduk çayımızı
kahvemizi
ve iki kişilik bir ilişkiydi bizimkisi
öyle basit
öyle sade
su saatiyle akıyordu
gündüz ve gece..
sonra kalktık,
masayı ardımızda bırakıp izin istedik muhabbetten
perde kadın işiydi
pencereyi ben açtım
çünkü benden sonra başka bir ben olmaya aday olsun diye gözlerinde
kalbine sandık kurup
göğünden aldığım icazetle
pusulana renkler kattım
ki,
gizli oy
açık sayımla çıksın
ne çıkacaksa sandıkta
zira gözlerine yalanı öğretmediğin zamanlardı
ve çıkacak her sonuca kalbim
dünden razıydı
bilirsin,
kurgu benim işim
kuruntu senin
lakin,
sandığın,
sandığımdan daha çok..
uzatmayalım,
kalbin atıyor mu diye merak edeceğim tuttu
gün pazar
vakit ikindi
az biraz serseriyim şimdi
ve merak edersin diye söylüyorum,
kimse üzülmesin diye kalbimin kullanma kılavuzunu hazırlıyorum yeni baştan
belki bir bakışın son baskısına yetişir
ne dersin,
noktayı tahlile gönderip
virgül çıkar mı sonuçta
hem kaybedecek ne kaldı
kalpsiz bir adamım son uçta..