7
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
1312
Okunma
gururu perde diye çekerdin yüzüne,
ne vakit sabah olsa
ıslanırdı yastığın
uykun tutamazdı
sızardı hep göz yaşın..
kuşlar uçururdun bazen
anlardım,
dudağında iz bırakan
o güzel tebessümden
sokak kedisine süt verirken
içindeki iyiliğin elleri
tüylerini okşardın
kıskanırdım
sana olan hayranlığım asılıyken yüzümde
bakışlarına yakalandım
bir karesinde..
perdeyi kapar kapamaz
kalbimde bir ihtimal -ki sığmaz içine-
hani bakışlarında tutuklu kalmak
ya da görmek bir an
gözlerimdeki tuvalde resmettiğim kendini
aradan an kadar bir asır geçip
tekrar baktığımda
ne sen vardın
ne de sokak kedisi
sonra,
başımı kaldırdığımda
yüzünde taşıdığın iki cennet kapısı
aşka davetiye çıkaran anlamıyla
mıhlamıştı mutluluğa
sessiz sedasız,
hayatın gösterip de vermediği ağır tahrik altında
sevmek diye bir suçu
seve seve işlemek varken aşkın ucunda
ya da tutmak dururken ellerini
meşk maşasıyla
hani cama çıkıp çıkıp
çektiğin sigaranın markasını
mutluluk koymak yerine
bandrol kontrolü yapmak gibi saçma sapan bir gerekçenin
çin işkencesi gibiydi
mahalleden gidişin
şimdi o evde bekarlar oturuyor
duvarlar boyandı
pencereler pimapen
ne gurur kaldı perde diye çekecek
ne kuşlar,
ne de süt bekleyen kediler