3
Yorum
9
Beğeni
4,8
Puan
2624
Okunma
Ey benim Kayıp Gülüm;
Yine mi ayrılık vakti geldi çattı,
Zamanı mıydı şimdi yokluğa bürünmenin,
Nica badireler atlatılmıştı hani
Yolun derinliğine rağmen,
İradelerimiz de sağlamdı..
Ne oldu birden bire de
Cesaret, yerini; korkaklığa bıraktı.
Çıkılmıştı dikenli bir yola,
Geriye dönmek yoktu hani asla,
Sanki geçmişin;
O ondört günlük ızdırabını mı yaşayacaktık..
Hoş geldin diye,
Dudaklardan şeker şerbet dökülen nağmelere
Acı acı;
Ayrılık kelamlarını mı yayacaktık.
Hamza yiğitli bir aşk bu Kayıp Gülüm;
Gerektiğinde gözümüzü kırpmadan aslan avına çıkar
Gerektiğinde şeytanları zincire vurardık,
Görenler bu aşk hallerimize;
"İki mert delikanlı namıyla seyrederken uzaklardan,
Hazan terk ederdi,
O gül kokulu sözlerinin heybetiyle
Bahara çelme takmadan.
Özümseyip giderdi.."
Ey benim Kayıp Gülüm;
Tayy-i Mekan olmuşum yokluğunda
Taprak, semaya inat gidiyor şimdi
Kaybolmuşluğunun sonunda..
Geçit vermez oldu dağlar,
O gül nağmelerinle dimdik ayaktaydı hani
Bir gölge yapmıştı kötülüklere karşı bulut,
Seni himaye ediyordu şimşekler,
Üzerine o kapkara, cehennem akreplerini andıran
Aşkımızı kıskananlara inat
Zebani ruhlu yüreklere..
Ey benim Kayıp Gülüm;
Geçmişin nice meşhur aşk şairleri,
Şimdi bizi seyrediyor perde arkasından
Gizli gizli.
Destanlar alt üst olurken aşkımızdan,
Ahu figan eyler Kerem,
Yitik Aslı’sından.
Şimdi ortalık duru, haydi gel bekliyorum
Yoksa bu can gidecek, ben hep
Yolunu gözlüyorum.
5.0
80% (4)
4.0
20% (1)