10
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
2173
Okunma

Islak zaman, ıslak metin
Şıracı şahit tutuldu bozadan bozma
Bir içimlik ömürde.
Yana yakıla yiten
Yerle duman her daim bozguna uğrayan
Susuz bir hece adına şiir denen
Yüksek ökçeli topun girizgâhı
Bir şehrin de
Kanaviçe yüklemleri
Seri halde tutuşan bir yürek ve bir tane daha.
Rakımı yüksek bir şehirde tutuşan
Yorgun ve her açıdan
Her acısında şiirin
Kuru sıkı bir imge daha taviz vermezken
İnce uçlu hüzne geçirilen bir kılıf
Başıbozuk şunca hulasası gergin
Bir telde hazır ol’a geçen
Can pazarında beyhude bir hutbe
Damlayan hece hece
Yine şehrin ve şairin miğferi.
Hadi sav sıranı sen de şair,
Susarak ne geçtiyse eline
Son sürat kaynat şiir yüklü kazanı
Bol kepçe her dizede hüzün
Maruzatı olmadık bir sitem
Yine benliğin kendine duyduğu öfke.
Ağzı olan konuşuyor madem
Bir de örtünse heceler
Siyah bir peçeden
İbaret şu döngüde
Hoyrat kıyımların sunumu adeta
Her anında ömrün
Kıyama duran sair bilmece
Yine geniş ağızlı bir kuyu:
Dibinde ne su ne de huyu
Değişmez şu şairin
Devirdikçe dizeleri
Boykot eder aklınca
İçine düştüğü kör kuyuyu…
Yüklenmişken hoyrat sunumunda
Girift yüklü bir dergâhta arar da arar huzuru
Debdebeli bir ömürdense
Densiz bir ölümü yeğler kendince
Hem de ne için?
Sevip de sevilmeyi unutulduğu bariz
Sancağı ruhun
Hem de en derininden bir acı
Bitimsiz sevgisinin makberi;
Her şiiri kazıp da eliyle
Kazdığı çukuru ölçerken
Evrene sığmadığını atarken kendini derinlere
Geri dönüşü olmayan bir yol;
Utku ya da ufku bilinmez,
Şahit tutsan da kimi
Görünmez bir hüzün
Derli toplu ölümüne selam verirken sakilce.
5.0
100% (15)