İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. cafer b. muhammed
yarsuad
yarsuad

La,La Kalbi'naz'la;Bir şey

Yorum

La,La Kalbi'naz'la;Bir şey

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

1116

Okunma

La,La Kalbi'naz'la;Bir şey

Dulda ,saçların, yüzüne dulda
Görüp-te yanmasınlar diye
’La’ der,bilmez;Kalbi naz ne halde
Dulda;Her şey dulda;Bir şeye

Bir şey,ayna;Her şey;Ayna kırıkları
Biri bin gösterir,aklın kara delikleri
ne ayrı ne gayrı, onun görünmez’likleri
Hep;Hologramlaşırki,aldan diye

Ey aşk,lafın eden; Aşka Aşıkınım
Gelsen ’ne var’ desen şaşkınım
Bit pazarından beter, Köşk’ünüm
Yalnız koma;Sende iliş bir köşeye

Gönül put’hane;Kime yaranayım?
Hiç birine ,cevabın yarın’ıyım
Canda aşk, tende meşk doğuran’ıyım
’La’ da;Beklerim;’İlla’ demeye -2-

Davetsiz misafir;Kalbi nazım
Nasıl bir muamma,gönül sızım
Sevilen sevmez sevene kör gözüm
Hüzünler, Aşka miraç olsun diye

Eldeki yar ele ,Ele türkü yakar
Uzak davula mendil bakar
Kocamış ten; Gönül 15 çıkar
Tendeki ’mantıkuttayr’ uçsun diye -1-

Attaram, Pirsultanam ,Nesimi can
Tenlerimiz ayrı ; Bir canam, bir can
Mantıkuttayrı oku;Yorumlarsan
Ben sen, sende ben ;Kavga niye

Yarsuadım adı bin,kendi bindi
Şaşılık gitti;Bin ’yüz’ idi,bire indi
Gönül bine uçtu-;Bir şeye kondu
Bekler-ki can ’illa’illa’ desin diye

2-’La’ yok ’illa’ancak var demek ;’La ilahe illallah’ Allahtan gayrı hiç bir şey yok,diye diller söyler canlar onu söyleyince ;Senlik ,benlik ,onluk aradan kalkar. Kalkmıyorsa ’la’ dasın demektir.doğrusunu Allah bilir bizimkisi yorum..
1- Ferideddini Attarın ’mantıkuttayr’ ı ;İslam klasiklerinden olup, ilahi aşk kitabıdır. Kulun tenle canı arasındaki yolculuğunu anlatan ilahi aşkı anlatan en güzel örneklerden biridir.
kısaca;
“… günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler. toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır. amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.
hüthüt söze başlar ve Hz.süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların simurg adında bir padişahları olduğunu söyler. ama, hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını, herkesin padişahının daima simurg olduğunu belirtir. ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır. simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için yollara düşerler. kuşların hepsi de simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar…
ama, yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hastalanırlar. hepsi de, simurg’u görmek istemelerine rağmen, hüthütün yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar. çünkü, kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir (!) örnek olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzuladığı abıhayat; tavuskuşunun amacı cennet; kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; hümânın nefsi kibir ve gurur; doğanın sevdası mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define; kuyruksalanın mazereti zaafiyeti dolayısıyla aradığı kuyudaki yûsuf; bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir.
bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir. simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır.
hüthüt söz alır ve şunları söyler. söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir:
simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı.
onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
o, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti.
o ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde simurg’u aramak için yola koyulurlar.
ama, yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…
yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrıldığı köşkünü özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu “daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır.
hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken “yedi vadi” bulunduğunu söyler. ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra simurg’a ulaşabileceklerdir. hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır.
vadiler
merhaleler
1.vadi:istek
2.vadi:aşk
3.vadi:marifet
4.vadi:istigna
5.vadi:vahdet
6.vadi:hayret
7.vadi:yokluk (fenâ)bekâ
kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler…
ama, pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur, ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir, ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur, ya ağır hastalıklarla geride kalır, ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır.
bu sayılan engellerin hepsi de hakikât yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır.
bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer.
bütün vadileri aşarak menzil-i maksudlarına yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar, rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için aradıkları simurg’u sorarlar.
simurg tarafından bir görevli gelir…
görevli, otuz kuşun ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister. yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır.
bu sırada, simurg tecelli eder…
fakat, otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu; yani, simurg’un mânâ bakımından otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar.
çünkü, kendilerini simurg olarak görmüşlerdir.
kuşlar simurg, simurg da kuşlardır.
bu sırada simurg’dan ses gelir:
“siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. çünkü, burası bir aynadır!
hasılı, otuz kuş, simurg’un kendileri olduğunu anlayınca; artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz...
çünkü, hepsi bir’dir.
aynı, aşıkla, maşukun aşkta; habible, mahbubun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi...
aradan zaman geçer, “fenâda kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”, yokluktan varlığa ererler…”
-alıntı-

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
La,la kalbi'naz'la;bir şey Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz La,la kalbi'naz'la;bir şey şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
La,La Kalbi'naz'la;Bir şey şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL