13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1447
Okunma

Gençliğini düşündüm resmine bakarak
Portreni çizdim hayallerimde
Ellerimle koydum uzuvlarını tek, tek
Bir ruh verdim Tanrı’dan sana şakayık…
Giydirdim, kuşattım karşına geçtim
Büyülenerek baktım sihirli gözlerine
Konuşmanı istedim ellerinden tutarak,
Bülbül gibi şakıyıverdin şakayık…
Zamanın vefasızca geçtiğini gördüm
Acımasızca ağaran saçlarımda...
Hayat, bitmeyen bir serüven derdim,
On sekiz, yirmi beş yaşlarında şakayık...
Bir kıvılcım sıçradı, kor düştü yüreğime
Yaktın, kavurdun benliğimi sararak...
Adını soramadım taş kesildim adeta,
Yavaşça eğildi ‘’Sevgi’’ dedi şakayık…
Dikenine katlanırdım gönlümün,
Görmesini arzulardım her dem halimin.
Sevdasıyla yanıp, bir vefasız zalimin
Yanıp, yanıp kül olmuşum şakayık...
Biliyordum hayallerin boş olduğunu,
Biliyordum ayrı bir dünyada kaldığımı.
Ama memnundum yıldızlardan...
Sana benzetiyordum parlak olanı şakayık...
Hani nerde o yaşadığım mevsimler
Bahar, yaz geçti hazan kaldı geriye
Niçin terk ediyorsunuz ey dostlar,
Yoksa Azrail haber mi saldı? Şakayık…