1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1066
Okunma
Bir sufi gizemci
çoğalan seslerin yolculuklarında
mistik seslerle çölde göçebe
kalbinin gizli geçitlerinde alaca karanlık yollar
ışık ve gölge oyunları ile geçiyoruz seçilmiş bir hüznü
gün ışığı kafeslerden geçiyor
kuşları yaraladı yankılarım
kafeslerde ışığın billuri yakarışı
göğsümde kalbini kutsadığım yekpare taş
palmiye kokusu biraz çöl yazgısı
papirüs ve parşömen yerine kılıçların şahlanışı kirli tarih
pusulası saptı zamanın
düş gücüne dayalı gemilerim akdenizde battı
ertele kavuşmalarımızı
sen fırtına ertesi zamanlarsın
bir tufan kopmuştu bende hatırlar mısın
aldatıcı zaferlerden dönüyorum
berlin duvarı yıkılalı otuz yıl oldu
bir sen yıkılmadın geçip giden fırtınalarımın gemilerinde
mihrabın yankısında tanrının ışığı
yakarılar düşüyor zifiri geceye
nereye dönersen dön tanrının yüzü oradadır
alnında bir hat yazgısı
ulu bir ağaç dalısın durmadan uzayan hasretler gibi
ben çölde göçebe
gün ışığı kafeslerin kapısını aç
ırmak kıyısındaki yaralı ağaçları seviyorum ben
uğuldayan rüzgarları dinliyorum tepelerde
kestane ağaçları boyunca yürüyorum
solan bir güze üzüldüğünü duyuyorum genç sevgilimin
yol gereksinimdir diyor her buluşmada
kiraz çiçeklerinin açtığı mevsimlerde çekip gidiyor
yaralı ağaçların hüznünü kuşlara anlatıyorum
bir kaf bir nun payıma düşen kutsi bir aydınlıktan
sırtımda gecenin katran feracesi
çağıran yalnızca ses
hayalden ırmaklarda seni arıyorum
sevdanın damıtılmış sözleri mürekkep hokkasında saklı
mavi başlı turnalar güneye göç ediyor
bir sufi gizemci gibi çoğalıyor yolculuklarım
Ömriye KARATAŞ
04.02.2018
5.0
100% (3)