4
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1718
Okunma
eylül,
gün ve akşam kur yaparken iki dağın çatalında
cılız ışıklarıyla filiz veriyordu tahta döşemeler arasından
yavaşça kapayınca
daha çok çıkıyordu
kapının gıcırtısı
her yer saman balyası
alt kat
ahır
sağ elinde bezden bebek
saçları sarı
saçları mısır püskülü
çakma cindy
elinden düştü
eğildim
ayaklarının dibindeydim
senin bebeğini
kız oyuncağına el sürer gibi değil
bebeğim gibi alırken yerden
şakağımda ellerini hissettim
anne şefkatine benziyordu
ama anneye bakar gibi bakamazdım yüzüne
yüzümde
tanımsız bir ifade
tecrübe edilmemiş dokunuş
uçmayı ilk kez deneyecek
acemi bir kuş
tüy
dur..
eteğinin fırfırı kulaklarıma değiyordu
rüzgarda titreyen tahtalar
arasından sızan ışık
yalpalanıp dizlerinden
dalga dalga ayak bileklerine
halkası geçerken boynuma,
kıldan ince bir şey
ve ciğerime dolarkan
adını koyamadığım koku
kalbim
durduk yere duracak gibiyken sessizliğinde
elimde bebek
yüzümde elin
misketler düşerken ceplerimden
dağılıp dört bir yana
düştü bebeğin
ter tutan avucumdan
iki dudağın arasında
alt dudağım ıslanıp
diş izin kaldığında
beni annene söylemeyeceğine yemin etmiştin.. hatırla