1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
715
Okunma
Ruhun Şadolsun Koca Veysel
Sivralan köyünden, bir güneş doğdu
Şavkı insanlığı, yaktı da gitti
Âmâ gözleriyle, zulmeti boğdu
Zühre yıldızına, aktı da gitti.
Bilmezdi notayı, yazmadı yazı
Tanrı vergisiydi, sesiyle sazı
Dünya işitmedi, böyle avazı
Zülfü yâre vurdu, çaktı da gitti.
Allah, Vatan, Bayrak, Millet’ti tezi
Ayırmadı Türk’ü, Kürt’ü, Çerkez’i
Sivas kardeşliğin, kültür merkezi
Ezberleri bozdu, yıktı da gitti.
Atatürk’e; ağıt yaktı, ağlattı
Türk yurdunu; çağıl- çağıl çağlattı
Kara toprağında, divan bağlattı
Bir asırlık çınar, çöktü de gitti.
Eşine rastlanmaz, güzel insandı
Arif dergâhında, canlardan candı
Ehlibeyt adını, zikirle andı
Kanlı gözyaşını, döktü de gitti.
İyi ki doğmuştu, iyi ki geldi
Sanat âleminde göğe yükseldi
Soyu Şatıroğlu, adı Veysel’di
Gönül kürsüsüne, çıktı da gitti.
Çok şeye üzüldü, çok şeye güldü
Şarkışla Bağı’ndan, öten bülbüldü
Kışın kardelendi, baharda güldü
Miski amber gibi, koktu da gitti.
O da herkes gibi, bir gün çıraktı
Ardında yürüyen, ordu bıraktı
Belki son halkaydı, en son duraktı
En güzel rozeti, taktı da gitti.
Sadık yâri ile söyleşti durdu
Ve böylece saati, ölüme kurdu
“Ben gidersem..” dedi, sazına vurdu
Gören kör gözlere, sıktı da gitti.
İki kapılı han… Gündüzle gece…
Şiirde felsefe, ülküsü hece
Terk etti dünyayı, bir gün sessizce
“Kim kaldı ki” dedi, baktı da gitti.
Necati OCAKCI
09,05.2015- ANTALYA
5.0
100% (2)