1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
940
Okunma
OLGUN AR-MUT
Aşık zile basınca, maşuk o kimdir bildi;
"Gönül tek kişiliktir" fikri, hasreti çeldi;
Sınamak için sordu: Neyin nesi ve kimsin?..
Uzatmalıdan cevap: Senden sana sen geldi.
KÖLESİNİN KÖLESİ
Öfkeyle şehvetine tabiyse bir egemen,
Ardır ona ve sana, torpil, ihsan dilemen!
Çünkü kıravat diye yular takmış ya bilmez;
İki huyunu yönet, olsun sana kölemen !..
BELİ DOSTA LİLİ DOST
Kim ki, Yaratan için yaratılana sever,
Laf taşıyan mikseri münasip dille döver;
Kimi de yoktan azdır, bulut nemine kazdır,
Gıybetçiyle bir olup gıyaben dosta söver...
EMEL ATI ÇAPA SAPI
Gözü sak, encamı fak, düşman düşü kapanda;
Öz başını yaracak, emel taşı, sapanda:
Soyuna gor kazarken çocukça dehdehliyor,
Sapına kurulduğu, eşkini, her çapanda...
Sak: Uyanık.
Fak: Tuzak.
Kapan: 1. Taşınır tuzak. 2. Ağır yük tartan kantar. 3. Devlet denetimindeki pazar yeri. 4. Kapmak eyleminde bulunan.
Sapan: 1. Çocukların kuş vurmak için kullandıkları ağaç dalından Y biçiminde çatal. 2. Merkezkaç kuvvet etkisiyle içindeki taşı istenen hedefe fırlatmaya yarayan ve iki tarafına birer ip bağlanmış, bez ya da meşinden ibaret silah. 3. Sapma eyleminde bulunan.
Gor: Mezar çukuru.
Eşkin: 1. Çok hızlı koşan at. 2. eşme eyleminde becerikli.
Çapan: 1. Çapalama aleti. 2. Toplu ziyafet aşçısı. 3. Hızlı hareket eden. 4. Fırsattan istifade saldıran, yağmalayan, vuran. 5. Çapma eyleminde bulunan.
BİR DERİ BİR KEMİK
Gözüne kestirmiş de, bir nale-zar firiği,
Sevdası kirman olmuş, boynunu büker iği;
Işıtmadan dibini her geçen gün eriyor,
Yeni yetme lakabı, " şem alaz kikiriği "...
Nale: İnilti.
Zar : İnce örtü. 2. Barbut kumarı veya tavla oyunu için, altı yüzü birden altıya kadar benekli kemik, fildişi veya sert plastikten küp. 3. Ağlama. 4. zayıf, dermansız. 5. Sonuna keldiği kelimere yer mahal vurgulayan ek, "nale-zar" inilti bahçesi gibi.
Firik: 1. Ham buğday tanesi ya da taze buğdayın ateşeşten geçirilerek yenen şekli. 2. Piliçliğe adım atmış civciv.
Kirman: Elle ip bükme aleti, eğirtmeç
Şem: Mum.
Alaz: Alev, şule.
Kikirik: Çok zayıflayıp bir deri bir kemik kalan kişi.
ÜSTÜ AYAZ DİBİ KOR
Erimiş de buzulu serin çaldan ibaret,
Gelin endam Erciyes, ak duvağına hasret;
Uzaklaşana yakın, yakınlaşana ırak;
Ciğerini kavuran akkor değil bu kesret...
Çal: Çıplak doruk.
Kesret: Bölünmüşlük.
SEVDA TİKESİ
Hüthüt kuşun şöhreti, yemle tartılmasından;
Lokma’n iriyse, vazgeç, öyle yutulmasından!..
"Benimkisi büyük aşk" diyorsun ya, bölmezsen,
Kalbin çatlayabilir, sevda tutulmasından !..
* Tike: Lokma.
YUSUF BİLGE