2
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1255
Okunma
Bu uzun şiirin kısa bir öyküsü var. Üç yıl önce, Adana’daki hemşehrilerim, Adana Darendeliler Derneği’nin düzenlediği "18 MART ETKİNLİĞİ" nde bir konuşma yapmam için beni davet etmişlerdi. Antalya Havaalanı’nda beklerken bu şiiri yazmaya başladım ve otelimde gece yarısına doğru bitirdim. Hiçbir hazırlığım yoktu. Ama içimo kadar doluydu ki bu büyük zaferimizle, düşünmeye gerek kalmadan,dudaklarımdan dökülenleri önümdeki kağıda yazmıştım. Bu yıl üzerinde küçük birkaç düzeltme yapılan bu destan şiiri umarım beğenirsiniz. İçten sevgi ve saygılarımla...
ANADOLU VE TÜRKLÜK’ÜN DESTANI
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Dr. Sadık Özen
Sancılı, acılı, dertli
Anadolu toprakları
Elemli, öfkeli, çileli
Anadolu toprakları
Bize yurt, bize can
Gözü çıksın gözü olan
Bulut bulut yağmur dolan
Anadolu toprakları
Tam yedi kez, yedi seher
Akın akın, sefer sefer
Haçlılara “dur” diyen yer
Anadolu toprakları
1915 sisli gecesinde
Bir kere daha birleşip
Yürüdüler, süzüldüler boğaza
Yedi düvelin yedi şer gücü
Savaş gemileriyle tümden
Ve
Geçmek istediler türkülerle
Çanakkale’den…
Hasta, zayıf, bitti denen
Bir milletin göğsüne uzatılan
Ölümlerden ölümdü
Dünya zırhlılarından…
Süngülerle gelen 18 Mart seheri
Şehit çiçekleri topladı
Boğazın iki yakasından…
Ve gelenler
Gittiler geldikleri gibi
Çanakkale’den…
Bu, son gelişleri oldu…
Hem bu sefer,
Ağır bir darbe yedi gafiller
Öyle bir şamar vuruldu ki suratlarına, Neye uğradıklarını bilemediler.
Boğuldular Marmara’nın sularında
Dibe düştü umutları…
Ardına bakmadan kaçtılar
Sağ kalanları…
Giderken, boyunları bükük,
Başları eğikti.
Britanya Adası’ndan, Avrupa’dan, Malezya’dan, Afrika’dan, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan. Salyalarını akıtarak gelmişlerdi Yedi düvelin itleri, kuduz köpekleri…
Yayıldı kara haber ulam ulam
Yayıldı Doğuya, batıya, güneye,
Trakya’ya, Anadolu’ya…
Çanakkale’den Edirne’ye, Bursa’dan İstanbul’a. Oradan Samsun, Hopa, Artvin, Kars’a,
Erzurum, Bitlis ve Van’a,
Malatya, Adana, Mersin, Antalya,
İzmir, Aydın, Sivas sancağına.
Ayranı kabardı Türk’ün
Ayağa kalktı vatan…
Askeri Tıbbiyeyi Şahane son sınıf öğrencilerinin
Tümü gönüllü gitti Çanakkale’ye.
Ve içtiler şehitlik şerbetini
Biliyor musunuz?
Tıbbiye hiç mezun vermedi
O yıl…
Yediden yetmişe,
Bıyığı yeni terlemişten, beli bükülmüşe
Koşarak, büyük bir heyecanla gittiler cepheye
Daha on üç-on dördünde, çocuk denecek yaşta gençler;
Ceplerine taş doldurup çıktılar kantarlara,
Kiloları kırk beşten fazla çeksin diye.
Cılızdı bedenleri, ama yürekleri sanki bir devdi.
Ve de çelikleşmişti iradeleri.
Bir ölüm-kalım savaşı başlamıştı. Ya kurtaracaklardı vatanlarını, ya de şehit olacaklardı Önlerinde başka bir seçenek kalmamıştı.
Kim demiş hasta, zayıf diye;
Gökleri indirir yere
Yurt dendiğinde bir kere
Sığmaz öfkesi ötelere
Anadolu insanları…
Kim demiş, kim, kim “bitti” diye?
Ölüm mü, o kutlu bir hediye
Söz konusu vatan diye
Türkü çığıra çığıra cepheye
Koşarak gider inanın
Anadolu insanları…
Ve mavi gözlü dev komutanı
Mustafa Kemal’i varsa önde
Açılmışsa güzeller güzeli bayrağı
Durmaz, duramaz yerinde
Anadolu insanları…
Ve diyorsa
“Size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum”
Ölünmez mi yurt uğruna?
Ölünmez mi baş kumandan sözüne, ağ gülüm?
Ölünür elbet !..
Oynar bir anda bu sözle dünya yerinden,
“Allah Allah “ nidaları; ovada, gökte, dağlarda, denizde yankılanır Bu ne büyük bir kahramanlık örneği Ya Rabbi !..
Arkasına dönmeden, sağında solunda ölenleri görmeden, Sanki ölüme koşuyor askerler…
Yarı aç yarı tok karınları, Ayakları yırtık çarıklı.
İşte bu inançla yürür düşmanın üstüne Mustafa Kemal’in askerleri. Bu bir savaş değil, adeta kopan bir kıyamet Ve de bütün dünyanın ders alması gereken büyük bir ibret…
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Şehid menekşeleri açılanda geceden
Onbeşlikler gidiyor düşmana karşı
Niceden oy balam niceden…
Çanakkale mavisi sularda renk
Bir renk ki cennetlere denk
Umut, süngü, ışık
Gözlerde, gönüllerde, 1915’ de
Açılır hevenk hevenk…
Her cephede,
Çanakkale’de
Yüce Allah yardım etti askerimize;
Bir anda gökyüzünü kara bulutlar kapladı Büyük bir tufan oldu birden, Sanki gök delinmiş gibi şiddetli bir yağmur boşaldı, Şimşekler çaktı, yıldırımlar düştü. Her yer zifiri bir karanlığa bürümüştü.
Sonra pırıl pırıl bir güneş doğdu gökyüzünden, Yer-gök aydınlandı,
Askerlesin başında Mustafa Kemal vardı.
57.Piyade Alayı göründü kara bulutların ardından Akdeniz’den başlayan bir gökkuşağı sardı gökyüzünü Süsledi özenle Çanakkale’nin üstünü Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. İnanın bu olanlar büyük bir mucizeydi.
Burada bitmedi bu öykü Daha öyle şeyler yaşandı ki Çanakkale’de Savaş meydanlarında, Buradan bütün dünyaya büyük bir insanlık dersi verildi. Öyle yüce, öyle büyük, gönlü öyle merhamet doluydu ki askerimizin Atlayıp geçmedi üstünden, önünde yaralı yatan düşmanın. Onu tekmelemedi, ezmedi, öldürmedi, Tam aksine, yerden kaldırdı onu, Matarasından su içirdi, Azığının yarısını da ona yedirdi.
Bu da yetmedi, Kainata son bir insanlık örneği daha verildi Süngüsünün ucuna takıp teslim bayrağı yaptı askerimiz Gömleğinden yırttığı bez parçasını, Sonra sırtlayıp yaralı düşmanı, Kendisine kurşun sıkılan karşı cepheye bıraktı.
Bunlar birer masal değil, Uydurulmuş öyküler de değil, Yazan biz değiliz bunları; Yazan, savaşta günlük tutan yaralı bir Yedeksubay Fransız teğmeni, Ve de savaştan sağ çıkıp ülkelerine dönen Avustralya, Fransız, İngiliz askerleri ve savaş muhabirleri. Daha neler yazdılar, neler anlattılar neler…
Şimdi, çok uzak diyarlardan kalkıp geliyor binlerce insan Çanakkale’ye, Gelibolu Yarımadası’na, Saroz Körfezi’ne, Anzak Koyu’na, Seddülbahir’e, Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar’a.
Bu anlamsız savaşta ölenlerin yakınları bunlar. Amaçları dedelerinin mezarlarını ziyaret etmek Biraz da dinledikleri kahramanlık öyküleriyle tanıdıkları Türkiye’yi ziyaret etmek ve Türkler’i görmek…
18 Mart 1915. Çanakkale Zaferi Tarihimizdeki zaferlerin en büyüklerinden biri. En büyük övünç kaynağımız, Bunu ne düşmanlarımız unutabilir ne de biz. İnşallah bizden aldıkları ders yeter de onlara. Yedi düvelden toplanıp bir daha gelmezler yurdumuza. Gerçi gelseler de fark etmez, Nasıl olsa geldikleri gibi giderler.
Aziz vatanın toprağında Rahat uyuyun siz, aziz şehitlerimiz. Sizlere olan tüm borcumuzun bilincindeyiz Ve bıraktığınız emanetlerin bekçisiyiz. Onları koruyacağımıza yemin ediyor Önünüzde en derin saygıyla eğiliyoruz.
Sonsuz minnet ve şükranla Mübarek ellerinizden öpüyoruz…
5.0
100% (2)