26
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3319
Okunma

Vakit,günün ikinci yarısını vuruyordu.
Şehrin kenar mahallelerinden bir cami de
Öksüzoğlu FERHAT’a,sela okunuyordu....
Aslında adı bir yerlerden aşinaydı....
Amma;Kim olduğunu bilemedim ya..
Yılın baharı,yazı,güneşi dururken,
Soğuk kış günü,olacak şey miydi bu ?
Bizimkisi öyle sıradan...
Konuşuyoruz işte,havadan,su dan...
Ne varsa sarıyoruz,boş bir makara
Toplanmışız o kadim dostlarımazla,
Masamızda fukaralık üstüne muhabbet...
Seslendi yine o şom ağızlı gudubet,
HEY...Duydunuz mu ? bre,millet...
FERHAT emmiyeydi bu sukutu sela,
Haydi ne durursunuz,koşun avluya...
Meğerse dün gece,direnişleri tükenmiş,
Bir duvar dibinde,bedeni buz kesmiş,
Öyle naçar ve küskün,HAYATA VEDA ETMİŞ.
Cesedini bulmuşlar bu sabah...
Patlak bir sokak lambası altında.
Öyleya,biz topyekün haddimizi biliriz,
Garibler,bi kesler mezarlığında....
O’na da,üç beş küreklik yer eşeriz,
Delikanlının hasıymış FERHAT,
Yiğitler gibi gömer....
Sonrada paşa,paşa döneriz.
Kim bilir....
Bundan sonra hangi duvar dibinde,
Hangi sahipsizlerin naaşını alır,
Yine bu mezarlık yollarına DÜŞERİZ.
NOT=YAŞANDI ve GERÇEKTİ...