0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
546
Okunma

Sukut...
İçinde geçen
Ömrüme nasıl yanayım
Derdi gamımla barışık olamaktan yanayım
Her çileyi, meşakkati, cefayı ben kime bırakayım
Bahtımın talihi için mi feryad-ı figana bel bağlayayım
Veren Hüda dır nasıl ondan uzaklaşayım, zafiyetimden sadır olanın dersiyle ibrete kanayım
Nesebimin banisinden devraldığım hastalık için mi ağlayım, o illetten habersiz genç yaşta göçüp gidenin yüzüne nasıl bakayım
Sukut...
Etmeliydim
Mecburiyeti bilmeliydim
Hissiyata değil, bilgiye göre hareket etmeliydim
Her şartta tehdit eden zannı, ahmaklığı değil, aklı seçmeliydim
Sabırla, azimle, metanetle, nezaketi, erdemi, ihlası gaye edinmeliydim
Dinlediğim her düşünce sahibine saygıyı, tercih hakkının bulunduğunu bilerek dinlemeliydim
Velev ki yollarımız ayrılsa, tartışma zemini oluşsa, muhatabım asabiyeti, hiddeti baz alsa teenniyle riayet etmeliydim
Cehalet cür’et ettirir, hesapsızlık aklın, tecrübenin değildir, zan ve bağnazlık nefsi karanlıktır sabırla, sevgiyle cefayı göğüslemeliydim
O an...
Gelecek
Günler, aylar geçecek
Yadında kalan ne varsa sukuta çekilecek
Tebessüm ederken, gülerken, kahkaha atarken için titreyecek
Alıp götüren zaman yüreğine en yalnız anında hüzün zerk edecek
Ah u zarın nüksedecek, kalbin ahengini kaybedecek, gözyaşların dinmeyecek
Mustafa Cilasun