1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
902
Okunma
Her sabahında
Bir gümüş rüzgar eser durur hamam yolu,
Ihlamur kokusu ile yüzüme.
Isıtacak gibi olurdu yüreğimi
Özlem dolu çocukluğum.
İliklerke siyah önlüğümün düğmelerini,
Annemin kolaladığı beyaz yakamla,
Elma şekeri tadı düşerdi yanaklarıma, sokağımın.
Ayva kokusu dolanmış şerbetine
Akasya kokuları sarmış arasında
Papatyalar, menekşeler açmış rengarenk
Güler yüzlü öğretmenlerime doğru,
Koşarak okula giderken umutla.
Gül açardı her baharına
Sen gülünce öğretmenim, bu benim Eskişehir’im...
Yüzün sıcaksı her baharında
Ağlayınca gam düşerdi, her hüznüne
Salınırdı ılık sular, dereler boyu hamam yolum.
Islak sokaklarına dalıp çıkarken düşlerim
Sen aklıma gelince, güller açardı gönlümde,
Izdırab dolu kış caddelerimizde
Gençliğim seninle geçti ey güzel Eskişehir...
Özlediğim her günümde, sen vardın,
Gençliğimde bile hamam yolunun.
Çalışırdım caddelerde çabalardım,
Sırtımda bir kambur olurdu yoksunluğumuz,
Sınanırdım bir hamal türküsü ile Delikllitaş civarında
Okuduğum Tunalı orta okulumuz,
Anımsarım acılı, bir bir çaresizliklerimi,
Gözlerim yaş dolu çocukluğumun, ağırlığı ellerime kalırken,
Taşıdığım odun kömür her katında evlere...
Çocuksu al yanaklarımla
Arar olurdum arkadaşlarımı gülümseyerek,
Yeşil parklarında onlar oynarken
Ağladığım da oldu çoğu zaman, boynumu büktüğüm de
Yorgun kalıp odun pazarında, bir taşın üzerine oturduğum,
Güldüğüm de oldu simit satışlarında.
Koşup oynadığım da kırlarında
Sızlandığım da oldu yalnızlığımla
Göz koyduğum da oldu güzelime
Yine vaz geçemedim çalışmaktan, mecburdum
Gidemem başka bir ile, bu şehrimdir diye
Yaşadığım çocuksu günlerim ve acısı olsa da, yaşamımda
Ayrılamadım asla şehrimden...
Hatıralarım vardı, üşüyüp donsak da
Kenarından su girer çatlamış ayakkabılarımın,
Sızlandığım da olurdu, ağladığımda;
O gül yüzlü annem, leğene ayaklarımı sıcak suya koyduğunda
Öylesine sızlardı, morarmış ayaklarım,
Gözyaşlarımızı tutamazdık annemle
Her birinde çalışma arzusu dolu gözlerimin
Göz çukurlarında dinlendirdiğim anılarımda.
Unutamadığım öğrenciliğimde, Atatürk lisesi
Öylesine özünden içtiğim kitaplarımı unutamam
Bir anıdır hala öğrenciliğimin
Öğretmenlerimdir feyiz aldığım, anılarımda
O çok değerli öğretmenlerim vardı benim unutamadığım, Arkadaşlarım vardı can verdiğim benim hayatımda...
O tatlı günlerim film şeridi gibi sanki,
Her bahçesinde kır çiçekleriyle bezenmış anılar,
Bir bir geçerdi gözlerimin önünden
Donmuş dudağımda suskun yüreğim
Islanmış hatıralarla ısıttığım o pak göğsümü
Özlemle bekleyen yüreğimin sıcağında sevdam
Kirpiklerin ucuna bıraktığım umutlarım,
Karla boğuşurken kışlarında kömür kovalarıyla
Sızlamalarım caba yokluğumuz,
Yaşamımı anımsatır herşeyi, sisli kör sabahlarında
Soğuklarda yanan gönül sobaları sokaklarında, Eskişehir’im...
Kömür karası hatıraları var sobalarında
Tüten bacalarından is ve kahır dumanlarında,
Patlayan kestane kokusu yayılırdı etrafa mutluluğunda bazen
Kuru soğuğuna aldırmadan, yine işe koyulmuştu halkım
Bir tarhana çorbası bir de acı kuru soğan kırdın mı sofranda
Güne yayılırdı, kara kışında olsa bile huzurumuz
Her biri albüm olurdu anılar,
Yaşadığımız hatıralar...
Elimde susamlı simit kokusu, satmak için sepetimde
Mis kokulu yemyeşil parklarında,
Yudumlardık tertemiz nefesini sahlebin soğuklarda.
Şurup gibi gelirdi çeşmesinden içtiğim kalabak sularının,
Unutamadığım anılarım gelir gözlerimin önüne.
Her satırında okuduğum kitaplarımın
Sınav günümün stresi çoğu kez olsa da,
Her gününü arar oldum, öğrenciliğimin heyecanında
Atatürk lisesi bir başkaydı anılarında...
Kışları sert geçerdi şehrimizin
Tezeklerin kül kokusu yayılır isli duvarlarımıza,
Evlerin çatıları sökülürdü esen rüzgarlarından,
Ta yüreğinden koparcasına inilti
Suskun kuşların sesleri gelirdi.
Soğuklarında sessizce boğuşur yokluğum gözyaşlarımda
O güzel ezan sesi kaplardı caddeleri
Bereketi vardı ramazanlarımın,
Tadı kalırdı damağımızda ağda tatlısı gibi,
Pidesi iftar sahurlarında göz bebeği...
Her bayramında dolandığımız torba dolusu fıstıklar
Bayram şekerlerindeki çocukluğumun gözyaşları,
Kimilerin kapıları çalınırdı açılmayan,
Her misafir için nasibi serilir sofralarımızda,.
Nasıl gitsin ki aklımdan o çocukluğum.
Annemin yaptığı o güzel bayram yemeklerini yerdik iştahla,
Yaşadığım gençliğimdi dar sokaklarında, şehrimin...
Bir filim şeridi gibi geçer gözlerimin önünden
Ecdadımın geçtiği sokaklarında,
Ağıtlar yakılırdı duyulası mevlütlerinde,
Hala aynı ihtişamıyla yaşar şimdi modern Eskişehir’im...
Behçet Bük 20.2.2017/Eskişehir 02.30’
5.0
100% (4)