2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1078
Okunma
Yıldızlar yanıyor ihtişam güneşinde
Ucubelere kalmış meydan
Püskül sakallı cami havlusunda
Ekin tarlasında alın terini içen adam
Günahını güneşe savuran kadın
Daracık yaylada dağ ve tepeler
Fosforlu böceklerin çığlığında büyüyen şehir
Balıkçı kadar balık satmadı bu nehir.
Giyotinin kestiği
Kanlı düğünlerde taş kesilen göğsünden süt emzirir
Husumet tarlalarından kafatası deren orak
Metal aksanlı konuşan insanın,
Bir yüzü yarasa, bir yüzü kir.
Adını unut çocuk
Adını unut…
Bir lokma ekmek, bir yudum suyuna karıştırdık zehir
Bereketin kollarında fışkıran o değildi
Çorağın kurdu, yağmura soruldu mu?
Hüküm giymiş var zannettiğimizler
Hükmedenler saltanat arabalarında yol alırken
Hüküm giyenlere... zindan ve tehir.
Adını unut insanlık
Adını unut insan…