1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
874
Okunma

Bir şubat soğuğunda ayrılık sahnesinde;
Tek başıma seyrettim cehennemin dibini…
Yalnızlar sokağında çilekeş kahvesinde;
Boynumda gezdirdiler cinnetimin ipini..
Tek başına seyrettim cehennemin dibini…
Meyhane taliminde bozdurdular sıramı;
Aklımın ayarını çileden çıkardılar…
Yine sardım yaramla hasret denen yaramı;
Dikiş tutmaz tövbemi baştan başa yardılar;
Aklımın ayarını çileden çıkardılar…
Kimi Leyla’dan yana kimi Mecnun hastası;
Susuz kalmış toprağa yağmurdan söz etmeden…
Ne vakit gelir bilmem bize kader postası;
Dergahında dervişler teker teker gitmeden;
Susuz kalmış toprağa yağmurdan söz etmeden…
Ne çıkar kör geceler ahvalimi sormasın;
Sabahlar gün aydını vermese de ne çıkar…
Yeter ki vuslatımız bir köşe de durmasın;
Bilenlere ayrılık hep diklenir yan bakar;
Sabahlar gün aydını vermese de ne çıkar…
Pusulasız küreksiz denizlerde sandalım;
Hal bilmez dalgaların ortasında kalan ben…
Yükleniyor sabrına çiçek için son dalım;
Her nefes alışımda sana selam salan ben;
Hal bilmez dalgaların ortasında kalan ben…
Sevgilim… Senden sonra kanatlarım kırıldı;
Gökyüzüne bakışım bundandır ara sıra…
Sanma yaram kabukta sanma yaram sarıldı;
Beklediğim aydınlık karadan daha kara;
Gökyüzüne bakışım bundandır ara sıra…
Ali ALTINLI – 24.10.2016
Saat: 00:00
5.0
100% (3)