0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
819
Okunma

Ne kervan beklerim bu sonsuz çölde
Gölgesine sığınacak ne vaha
Düşlerimi kesip dağıtıp böl de
Düş görmeden erişeyim sabaha
Saatler inatta uyku firarda
Vesveseler zincirlenmiş ard arda
İmkansız olur mu hâyal kurarken
Bir dağı bağlarım bir diğerine
Ben ay zannederim güneş doğarken
İnanmayan geçip görsün yerime
Cinnet ne demekmiş,varsın tadına
Taşıtsın dünyayı kuş kanadına
Sessizliğin zevki kaçarken sesten
Bir perde kımıldar bir zar delinir
Ürperirken her aldığın nefesten
İşte orda son raddeye gelinir
Bir bardak masadan aşağı düşer
Gök kubbe çatırdar,yarılır yer yer
Aradığın hasret çektiğin mevhum
Bir peri kızı mı kaf dağında mı
Aynada ki aksim de midir ruhum
Kendi zihni mi yanıltan adamı
Duvar çelik kapı açık ne garip
Sürgü kırık pencereler muzdarip
Mekana yabancı rehbersiz seyyah
Bu iş iz sürmekle olacak iş mi
Refahı saklayan hangi güzergah
Orda hiç bir visal gerçekleşmiş mi
Orda mı inecek omzumdan yüküm
Bu yüke kıyas mı verilen hüküm
Ya bu semavatta seyreden şule
Hikmeti rehberlik etmek mi kula
Kul yürürken her adım da meçhule
Her soru bir kanlı çengel akıla
Yerden göğe düşmek gören görsün bir
Gökten yıldızlar nasıl devşirilir
Adını koymaktan artık uzağım
Güllelerim kendi sur’umu bir bir
Ben akıldan firar etmiş tutsağım
Artık bilmem nasıl ceza verilir
Ruhunu kanatan tırnak benimdir
Omuzuma yük olan bedenimdir
13.10.2016.GÜREL Nezlim