1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1434
Okunma

Kuşların seyrine dalmış bir çift göz
Ve onun meftunu bir yığın toprak
Sulanır her sabah gözyaşları
Sol yangın yeri
Hariçte sönmeyen köz
Ey baharın ihtişamlı gelini
Ey dorukların nişanlısı nergiz
Uyan artık, uyan da bir bak!
Nasıl da konuşmaya utangaç fersiz söz
Hasreti düğüm düğüm ağaran saçlarımda
Görüyor musun sen de ?
Gene ay doğuyor suya kanmış kavaklarda
Ne bencil bu kavaklar
Suyun hükümranı gibiler mağrur ve de dimdik
Oysa ki onları emziren toprak kurumuş
Kurutulmuş bağrı besbelli
Nankörlüğün böylesi yazık , çok yazık
Tabiat da insana uydu , pek cingöz
Bir nehir akar içte
Aktıkça ağlar, ağladıkça çağlar
Kısmet bu ya
Hep eylül yaprakları sararıp gülistana düşer
Güneş küsünce akşama ışıklar da söner
İşte o zaman büyüdükçe büyür gözlerimde
Masum cellad -ı ömrün müsebbibi akşamlar
Ne söylenecek söz kalır
Ne de yorgun bedene taştan yastık
Gel de sırrını bul bu ömrün manasını çöz
Yine bana benden kalan miras kül, köz
Naçar beklemek...
5.0
100% (1)