1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1207
Okunma
siz benim gözlerimdeki sessizliğin tasvirini iyi yapamadınız
gözlerimin ortasında oturan yıkık kentlerdeki
şiirlerin nasıl insan okyanusunda rüzgar yediğini hiç..
anlamlar yutmuş şiirlerin sesini duymadınız
ve hangi limanda yeni bir göçe hazırlandıklarını..
ezilmiş çiçeklerin öksüz kokularının
nasıl çığ gibi yüreğime devrildiğini anlamadınız
ve gövdesinden tuttuğum kızgın şiirlerin nasıl beni
sakladığını göremediniz
öldüresiye.
hayal sıcaklarında üşümenin resmini çizemediniz
karanlığa sıkışmış yıldızların namahrem yüzünü
öfkemde nasıl kök saldığını hiç.
faili bilinmeyen özgürlügün ne zaman içimden firar ettiğini
ve koynunda bir isyan şarkısı ile nasıl gezdiğini görmediniz
gurulu şiirlerin.
şimdi herkes şairdir
yani hayata kafa tutan parasız küçük tanrılar
yastıklara baş koymaktan bıkmış ışıklar
bir çelimsiz cümlede kokuşmussa
o aşkı icin çalınan ıslıklar
yasam çiçeklerinin içine konduğu vazolardan biri kırıktır
göremediniz.
neden kendimi içinizdeki nehirlere dökerim biliyor musunuz
neden kafa tutarim güneşe küçükcük bir bulut olup
anlamlarımın peşinden koştunuz mu hiç.
ve artık yasakları delen yoksul bir fikirim
alnından vurulmuş cümlerden şiirler yazışım nedendi, bilir misiniz
ikimiz arasındaki uçurumun tabolusunu yapmaktı derdim
ressamların hepsi renklerin kıyılarına hapsedilmiş
sendeki hayatımı resmetseydim bende giderdim.
(sen şimdi gümüş tablolar yapan bir ressamsın
elin kokuşmuş sesini duydun kaç bin kilometreden,
iki sahte alkış ne çok kıymetmiş bağrında taşıdığın hüzne inat
derin yalnızlığının resmini yaptın mı hiç.)
Zeki Nurçin