2
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1700
Okunma

uğultulu şehir yalnızlıklarından geliyorum
ölüm doğuran köşe başlarıdır kök geçmişim
kül rengi bir düş sapağıdır her gece değişmeyen rengim
ölmeye önce kendimden mi başlamalıyım bilmiyorum
İkinci el bir sessizliktir sevgi pazarında dilim
en çok ta içime suskunum bir de çatlamış dudaklarıma
üçe beşe bakmadan da satacağım içimdeki kırıntılaşmış son maviyi
sevmek benim neyime dedikçe de bir şişenin gölgesinde söndürürüm geceyi
önüm arkam kelebek çıkmazı
küllerimden doğmayı da bilemedim dört yanım ateş
güneşim sağır
gözlerimi esir almış gidişin ki dönüşüne müebbetim
adımlarım susuz toprak
kurak bir iklimdir aklım beynim ise cinnet
hangi yağmura şemsiye açtıysam bir o kadar çölleşti adımlarım
ki bir akrebin sığındığı gölge kadar yalnız soktuğu ten kadar acıyım
sen en iyisi mi gel eylül
hüznün kraliçesi ol yine sarıl kollarıma
birlikte kadeh kaldıralım hazanı tam hasatı yarım gecelere
her yudum şarapta yüzdürelim yine yalnızlığımı köpük köpük
dedim ya
sen iyisi mi gel yine eylül gel
beni de boş ver
evet sararıp içim içim yandığım doğrudur
ama beni dert etme ben yine tütecek bir baca bulurum nasıl olsa kendime…
ilhanaşıcıağustosikibinonaltı
5.0
100% (9)