1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1504
Okunma

-Ah!-
Öyle içerledim ki sana, ne desem boş.
Vurup kapıyı çıkacağım, ne bavul alacağım,
Ne de senin kokunu, ayrılık olan
Sokakta ki,
Tüm çakıl taşlarına vuracağım, camları kıracağım
Ve sırf sana inat olsun diye, kendimi iple asacağım!
-Ah!- Öyle kızgınım ki sana
Anlatsam da anlamazsın zaten.
Köşede ki büfe’den bir kibrit alacağım
Benzinciden de bir bidon benzin
Önce seni seven kalbimi,
Ardından da sana dokunan ellerimi
Ve daha sonra, senin olan tenimi yakacağım!
Acımak mı, kime, niye?
Bak!
Bu sefer geriye dönmeyeceğim
Çok ciddiyim ama, şakaya alma.
İnan ki,
Son dokunuşun olur dudaklarında
Ve ’ölüm’ ayırır kollarında, kapıdan çıkıp gittiğim an-da!
Gülüyorsun değil mi? Gül bakalım(...)
Şimdi çıkıyorum kapıdan
Bir daha dönmemek üzere
Son kez söylüyorum güzelim
Al tekrar sar gönlüne!
Yoksa polis çalacak kapını
Ben diye sanıp açacaksın, sonra;
Sonra, ölüm kağıdım tutuşturulduğunda eline
Hüngür hüngür ağlayacaksın...
Ama bir son kez;
Pencereden bakmak isteyeceksin,
Tuhaf, içini ürperten bir hisle!
Karşı büfe de,
Kibrit almaya gittiğimde
Hani, benzinciye gideceğimi söylediğim yerde
Asılı olduğumu göreceksin, sana aldığım evlilik yüzüğüyle...
20 Nisan 2005
Adnan Bilgiç