9
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
2484
Okunma


Ansızın bir yağmur bastırır,
Göz bebeğimden sarışınlığını söker götürür tüm kıskançlığı ile
Gözlerine mavi çalsam
Gökyüzünün en asya mavisinden
Sonra koştursam ak yeleli kısrakları
Avuç içlerinde ki
Delikanlı çağlarımda
Hangi dilde seslensem sana
Bilemiyorum,
Hangi ülkenin adetiyle basarsın bağrına üşümüş selamımı
Haklısın, çok acıklı mutsuz aşklar mezarlığıdır şiirlerim
Annemi toprağın çiğ düşmüş kollarına bıraktığım günden beri,
Gözyaşlarım kirleterek akar yanağımdan
Ve ben mütemadiyen mezar taşlarına,
Ay ışığına sırtını yaslatarak dua ettiririm
Kundağımda anne kokusu kalmış olsaydı,
Rast geldiğim her mevsime sataşır mıydı
Ağzı süt kokulu küfürlerim
Ansızın bir yağmur bastırır,
Sen gri gökyüzüne gülümseyerek dinlersin
Çoban ateşleri eşliğinde söylenen en yanık bozlakları
Sana güneş sıcaklığı toplamak isterdim,
Çıplak ayaklarımın yanmasına aldırmadan
Dolaşıp, gezegen gezegen
Ama ayaklarımın koşar adımını bir kaç asır geride unuttum, affet
Uzak ülke masalları fısılda kulağıma
Çöle dönmüş kıraç gönlümle öylesine susuzum,
Ve öylesine uykusuzum ki
Omzunda bir ebabillik yer ayır
Susarak taratırım saçlarını tütün sarısı tetik parmağıma
Bir posta güvercinin beyaz kanadına parmak bastığında,
Dudaklarından ilk kez anne sözcüğü dökülen
Bütün bebeklerin el çırpması kadar masum olur aşk
Hiç bir kavgadan kaçmamışçasına,
Bildiğim bütün yeminler dökülsün kitap üzre dilimden ansızın
Ve ansızın bir yağmur bastırarak,
Islatmadığı her çocuk sarışınlığından helallik alsın
Keşke çok bekletmeden,
Ya annem gelerek sancılı doğumlarla yeniden doğursa beni
Ya da saçlarımın kır düşmüş tarafını sensiz bırakmasan
dokuzağustosikibinonaltı
uytun ......