2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1232
Okunma
kagir bir bina
ayakta durmaya zorlanan
o kadar yaşlı
beş yaşında
erkek çocuk ve
anne ile babaya
sığınak olmakta
akşam kadın
evde olanlarla
çocuğun karnını doyurup
erken yatırmaya çalışmakta
çocuğun itirazları boşa
gözleri zor kapansa
babamı bekleyeceğim
dese bile annesi kararlı
onu sonunda uyutmaya
uzun uğraşlardan sonra
çocuk uykuya dalınca
dış kapı büyük bir gürültüyle
evi sarsarak kapanmakta
çocuk bu çarpmanın şiddetiyle
uykusundan uyanıp yatak odası
kapısının aralığından bakınca
annesiyle babasının kavgasını görmekte
babası annesinin saçından tutup
onu yerlerde sürüklerken
çocuğun gözleri gördüklerine inanmamakta
korkudan kaskatı kalıp kımıldayamamakta
bir ara gözleri kararan çocuk
babasının annesini bıçakladığını görünce
yüreğinin yangınıyla var gücüyle haykırmakta
babası yine aynı şiddetle kapıyı çarpıp
evden çıkar çıkmaz komşular gelince
annesinin öldüğünü anlayıp çocuğa yaklaşırlar
çocuk olduğu yerde donakalmış
hiçbir soruya cevap veremez halde
gözleri annesinin cesedine dikili durmakta
polis ve sağlık ekipleri çağrılıp
çocuk ilk muayeneden sonra
Çocuk Esirgeme Kurumu yuvasına yol almakta
işlemler tamamlanıp bir daha sıcak aile
ortamını hiç bulamayacağı soğuk duvarlara bakmakta
diğer çocuklar onun hiç konuşmamasına kızmakta
Suskun takma adı verip sürekli alay etmekte
o ise yatağında kabuslarla boğuşmakta
kimse onu anlayıp korumaz
korkunç bir dünyada kendi çıkmazında
yurt görevlileri de ona kötü davranmakta
yaşam zehirli yılanlar kovuğu gibi
her gün acıyı tattırmakta
Suskun’u dayanılmaz noktaya getirmekte
bir gün elindeki bıçakla bileğini
kesmeye çalışırken tam o sırada
Nazlı onu fark edip hemen engel olmak için
bıçağı elinden almaya çalışır
fakat Nazlı’nın eli kanar
bu ikinci büyük yürek yangınıdır
sessiz gözlerle birbirlerine dalarlar
kan akmaktadır kendilerine gelip
hemen kanı durdurmaya çalışırlar
Nazlı’nın eline dokununca içinin
bir ölünün canlanması gibi
kımıldadığını hoşuna gittiğini hisseder
o gece yatağında ilk kez tatlı düşler kurmakta
farklı bir ruh haliyle uyumakla uyuyamamak arası
yarı mutlu yarı kaygılı bir o yana bir bu yana
dönerek aşkın tatlı yakıcılığıyla tanışmakta
tam o sırada yurda geç gelenleri nöbetçi görevli
yakalayınca tıpkı o geceki gibi bağrışmalar ve kavga
çıkınca yatak odasının kapı aralığından o manzarayı gördüğünde
donup kalmıştır yine gözünün önüne karışık görüntüler bir gelip
bir gitmekte kulaklarına uğultulu sesler saldırmakta
aynı kabusu tekrar yaşamakta yine avazı çıktığı kadar
bağırmak istemekte ancak bir türlü sesi çıkmamakta
yurt görevlisiyle kavga edenlerden biri iyice sinirlenip
yurdu terk etmek niyetiyle dış kapıyı tüm gücüyle
çarparak çıkınca bu ses Suskun’un acı bağırışıyla adeta bastırılır
bu haykırış tüm yaşadıklarına karşı isyanıdır adeta
herkes ona bakar ve konuştuğunu görenler hayret ederler
Nazlı onun yanına gelir ve çok sevindiğini söyler
bahçeye çıkıp bir bankın üzerinde sabah oluncaya dek
söyleyemedikleri hiçbir şey kalmamacasına konuşurlar
yurt müdürü Nazlı’yı odasına çağırır odada yaşlı bir kadın vardır
Almanyadaki teyzesi onu götürmeye gelmiştir
Suskun bunu öğrenince yurt kapısını tüm gücüyle çarparak
yurttan bir daha dönmemek üzere ayrılır
ertesi gün Nazlı teyzesiyle bir taksiye binip
hava alanına doğru yola koyulurlar
polis yolu kapatmıştır taksi durur
trafik kazası olduğunu görürler
yerde yatan Suskun’dur yarı baygın durumda
Nazlı Suskun’un başını dizlerine koyar
nolur ölme beni bırakma diye bağırır
Suskun acı acı gülümseyerek
yollarımız ayrı sen güzel yaşa der
sessizce son nefesini sevdiğinin dizlerinde verir
teyzesi Nazlı’nın omzuna dokunur
ayrı dünyaların insanıysanız
bu dünyada bir araya gelemezsiniz bilirim der
teyzesi de hiç evlenmemiştir
nedenini sorunca Nazlı’ya
bir kere sevdim olmadı
onun üstüne,der
giderler
5.0
100% (1)