1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1828
Okunma

Ey benim Kayıp Gülüm;
Yine ayrılık vakti mi geldi çattı,
Zamanımıydı şimdi yokluğa bürünmenin
Nica badireler atlatılmıştı hani
Yolun derinliğine rağmen
İradelerimiz de sağlamdı
Ne oldu birden bire de
Cesaret, yerini korkaklığa bıraktı.
Çıkılmıştı dikenli bir yola
Geriye dönmek yoktu hani asla
Sanki geçmişin o ondört günlük ızdırabını mı yaşayacaktık
Hoş geldin diye
Dudaklardan şeker şerbet dökülen nağmelere
Acı acı;
Ayrılık kelamlarını mı yayacaktık.
Hamza yiğitli bir aşk bu Kayıp Gülüm;
Gerektiğinde gözümüzü kırpmadan aslan avına çıkar
Gerektiğinde şeytanları zincire vurardık,
Görenler bu aşk hallerimize;
İki mert delikanlı namıyla seyrederken uzaklardan
Hazan terk ederdi o gül kokulu sözlerinin heybetiyle
Özümseyip giderdi bahara çelme takmadan.
Ey benim Kayıp Gülüm;
Tayy-i Mekan olmuşum yokluğunda
Taprak, semaya inat gidiyor şimdi
Kaybolmuşluğunun sonunda.
Geçit vermez oldu dağlar
O gül nağmelerinle dimdik ayaktaydı hani
Bir gölge yapmıştı kötülüklere karşı bulut,
Seni himaye ediyordu şimşekler,
Üzerine o kapkara, cehennem akreplerini andıran
Aşkımızı kıskananlara inat
Zebani ruhlu yüreklere..
Ey benim Kayıp Gülüm;
Geçmişin nice meşhur aşk şairleri,
Şimdi bizi seyrediyor perde arkasından
Gizli gizli.
Destanlar alt üst olurken aşkımızdan,
Ahu figan eyler Kerem,
Yitik Aslı’sından.
Şimdi ortalık duru, haydi gel bekliyorum
Yoksa bu can gidecek, ben hep
Yolunu gözlüyorum.
Murat AYDIN
5.0
100% (2)